24 Temmuz Türkiye’de sansürün ilk kez kaldırılışının 114. yıldönümüydü. Her 24 Temmuz’da olduğu gibi basın özgürlüğü için mücadele eden gazeteciler için düzenlenen ödül töreninde bu yıl pandemi dolayısıyla kısıtlı sayıda izleyicinin katılımıyla da olsa, seçici kurulun değerlendirdiği kişi ve kurumlara ödüllerini verdik. Ödüllerden biri Diyarbakır’da tutuklu bulunan 16 gazeteci meslektaşımıza gitti. Kurum olarak da sosyal medya yasasına karşı çıkan gazeteci meslek örgütlerinin dayanışmasına ödül verildi.
Törende konuşmaları izlerken bir yandan da düşündüm. Tek parti döneminden günümüze dek Türkiye’de yazarların, çizerlerin, sanatçıların üstünden sansür hiç kalkmış mıydı? Ülkenin aydınlık insanları, yazarları, sanatçıları, tiyatro ve sinemacıları kendilerini ifade etmekte büyük sıkıntılar çektiler. Bugün de çekiyorlar. Hâlâ kitap yasaklanabiliyor. Düşüncelerini ifade eden, konuşan, yazıya döken sanat insanları hakkında davalar açılıyor. Şarkılar yasaklanıyor. İngilizce, Fransızca, İtalyanca şarkılar değil ama Kürtçe şarkı söylemek bu coğrafyada ne zamandan beri yasak oldu anlayamadım. Geçen hafta ülkemde bir başka adaletsizliğe daha tanık olduk. Kadınların şiddet görmesini, öldürülmesini önleyecek İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden hayata geçirilmesi yolunda topluca yapılan hukuki itirazlar Danıştay 10. Dairesi tarafından reddedildi. Kadını 21. yüzyılın çeyreğinde bile eşit yurttaş saymayan bir anlayış ne yazık ki hukukumuzda da hukukçularımızda da yerini koruyor.
Günler geçiyor ama üzüntüler bitmiyor. Bir başka sıkıntımızda kendi mesleğimizin düştüğü durumla ilgiliydi. 24 Temmuz’da ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu Balıkesir’de bir miting düzenledi. Ne yazık ki sermaye-siyaset sarmalına endeksli medyamız mitingi görmezden geldi. İktidara yanaşık medyada ne yazılı basın ne de görsel basın kendi organlarında bu mitinge yer verdi. Ana muhalefet liderinin konuşması halktan gizlendi. Bizim kuşağımız bu tür haber gizlemelere yıllar öncesinde de tanıklı etmiştir. Menderes döneminde İsmet İnönü muhalefet lideri olarak konuşma yapar ama dönemin iktidarının buyruğuna girmiş TRT, Anadolu Ajansı ve bazı gazeteler konuşmayı görmezden gelirlerdi. Neyin haber olup-olmayacağına eski dönemlerde gazetenin genel yayın müdürleri karar verirlerdi. Şimdi ise kararı iktidarın mekanizmaları veriyor. Beraberinde talimat da ileterek. Üzüntümüz diyorum çünkü günümüzde yandaş dediğimiz gazetelerde, televizyonlarda, radyolarda bile ne denli nitelikli gazetecilerin çalıştığını biliyoruz. Ne var ki onlar da bir yerden sonra bu çarkın içinde yok olmaktan kendilerini kurtaramıyorlar ya da gazeteciliği bir yana koyup yukardan verilen buyruklara uygun gazetecilik yapmaya çalışıyorlar. Yeryüzünde böyle bir gazeteciliğin olmadığını da bile bile…
Bazen yazacak o kadar çok şey birikiyor ki hangisini öne çıkaracağımı şaşırıyorum. Uzun yıllardır haberin serbest dolaşımına hasret kaldık. Eleştirel haberciliğe de öyle. Bu uğurda çaba harcayan meslektaşlarımızla sadece gurur duyuyor ve dayanışma içinde olmaya çalışıyoruz. Haksızlığa göğüs geren, hukuksuzluğa, adaletsizliğe sesini çıkaran, ülkedeki örtülü sansüre kafa tutan gazetecilerimiz, az sayıda da olsalar meslek etiğine uygun görev yapmayı sürdürüyorlar. Yarının basın tarihinde sadece onlar yer alacak.
Bu yazıyı da Amerika Birleşik Devletlerinin ünlü şairi Walt Whitman‘ın bir şiiriyle noktalayalım. Şiiri dilimize Can Yücel çevirmiş. Birlikte okuyalım.
Walt Whitman Bu
Walt Whitman bu evrenler içinde evren, Manhattan’da görmüş ilk gün ışığını
Etli canlı, delikanlı, yemeğe, içkiye, kadına düşkün,
Sulu gözlülerden değil, kişiyi kendinden ayrı, aşağı görenlerden değil,
Ne burnu havada ne başı eğik…
Sökün kapılardan kilitleri hep,
Sökün Kapıları hep rezelerinden!.
Birini hor tutmaya gör, beni de hor tutmuşundur,
Birine bir kötülük işlemiye, bir kötü söz söylemiyegör, bana etmişindir o
kötülüğü, bana söylemişindir o sözü..
Ben evrensel parolayı söyledim, “Geç!” dedim demokrasiye…
Gözüme dizime dursun el sürersem herkeslerin el sürmediği şeylere.
Makale Yorumları
Yorum Yazın
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.