Koca gövdeli çınar ağacının altında oturmak istiyorum. Kitap okumak, müzik dinlemek, kuşların şakımasını, böceklerin vızıltısını dinlemek istiyorum. Ağustosu yarıladık. Dinlenceye gereksinimi var insanın. Oysa dinlence yapacak sessiz, sakin bir köşe bulmak ülkemde şimdilerde en büyük lüks. Onca kalabalıkta gürültü kirliliği içinde ağaçları yok edilmiş, akarsuları kurumuş, parkları bakımsız ve güvensiz bir ortamda geçiyor yaşantımız. '90’lı yıllarda Londra’daki parkları özlüyorum. Hyde Park'ın insanlara bırakılmış özgürlüğünü, Regend’s Park’ın harikulade çiçek çeşitlerini özellikle de güllerini, Regend’s Park’tan bir kare canlanıyor kafamda. Parkta banka oturmuş bir genç kadın kitabını okuyor. Sol elinde küçük bir kese kâğıdı var. Omuzunda bir sincap. Sincap kâğıdın içinden fındık alıp yiyor. Olağanüstü bir sahneydi. Zarar görmeyeceklerini bilen dolayısıyla insanlardan kaçmayan sincaplar parkın her yerinde özgürce dolaşıyorlardı. Sonra bizi hatırladım. Kedilerin kuyruğuna teneke bağlayan, köpekleri öldürmekten zevk alan sapıklarla dolu etrafımız. Yalnız hayvanlar mı? Çocuklar, kadınlar da sapıkların hedefi olmaktan kurtulamıyor. Erdal İnönü “300 Yıllık Gecikme” başlıklı kitabında ülkemizde yaşanan cehalete bağlardı bütün bu sapkınlıkları. Neden 300 yıllık gecikme? Erdal İnönü’ye göre matbaanın icadından ancak 300 yıl sonra Türkiye matbaa ile tanıştı da ondan. Okumaktan kaçan, okumayı sevmeyen bireylerle dolu bir toplumduk. Dijital döneme geçildiğinden beri okur sayısı giderek daha da düşmeye başladı. Artık insanların sosyal medyada bile uzun yazılara tahammülü yok. Kendi aforizmalarını kendileri yaratmaya çalışıyorlar! Kimilerini okumayı değil görmeyi bile istemiyor canımız. Toplum son 20-30 yılda bu kadar mı geriledi? Bu kadar mı sanattan, edebiyattan, resimden, şiirden koptu? Bu kadar mı evrensel müzikten uzaklaştı? Artık arabesk toplumun arabesk sanatçıları yetişmeye başlıyor. Kolaycılık, sahtecilik, çalma, çırpma arabeskin hükmündeyiz şimdi.
Çınarlar demiştim. Çocukluğumda ne çok çınar vardı mahallemizde, caddelerimizde. 80’li yaşlara vardığımda onları özleyeceğimi hiç düşünmemiştim.
Bertolt Brecht için A. Kadir ve Asım Bezirci bir kitap kotarmışlardı. Kitabını kapağını ünlü grafik ustası Sait Maden yapmış. Çevirilerin bir kısmını birlikte, bir kısmını ise A. Kadir yapmıştı. Brecht’in “Halkın Ekmeği” adlı şiirinin adını taşır bu kitap. 14 Ağustos Brecht’in ölüm tarihine denk düşüyordu. (10 Şubat 1898- 14 Ağustos 1956) Bildiğiniz gibi Brecht şair, tiyatro kuramcısı devrimci bir düşünürdü. Kitabı hazırlayanlar şöyle demişler Brecht için: “HALKTAN VE TABİATTAN AŞKTAN VE İNSANDAN YANA”, bu sunuma aynen katılıyorum ben de. Ve bu yazıyı da Brecht’in bir şiiriyle sonlamak istiyorum.
“Çay Pişirirken Gazete Okumak”
Gazete okurum sabahleyin,
Günlük tasarıları okurum Papanın,
Kıralların, bankacıların tasarılarını,
Petrol babalarının tasarılarını okurum.
Bir yandan da bakarım çayın suyu
ağzına kadar dolu kapta
ilkin nasıl bulanır,
sonra nasıl başlar kaynamaya,
sonra durulur da nasıl
taşar kabın ağzından,
söndürür ateşi.
Çevirenler: A.Kadir-Asım Bezir
Makale Yorumları
Yorum Yazın
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.