18 Aralık 2024, Çarşamba

Küçümenle sorgulama

Övgün Ahmet Ercan, Çömez Düşünür.

Yavuz Olagan’dan alınan bilgiye göre; "1789 Fransız Devrimi’nde yeryüzünde toplam kişi sayısı bir milyara yakındı. Napolyon Savaşları sırasında, ardından Karl Marx’ın Kapital’i yazdığı sıralarda yalnızca birkaç yüz milyon arttı. Ekim Devrimi, ayrıca Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı sırada 1 milyar 860 milyon kadardı. Günümüzde 8,3 milyar. 2050’de 12 milyar olacak. Çoğal, çoğal nereye kadar?

Çoğalım bilimci, ayrıca kıskılcı(iktisatçı) Thomas R. Malthus 19 yüzyılın başında şunu demişti,

-Arkadaşlar, besinler tek tek artarken, üstel sıçramalarla çoğalırsanız. Sonunda birbirinizi yersiniz.

Bu söze odaklanan olmamıştı.

Çoğalma, eşit gelir bölüşümü, toplumcu, düzgün tarım ile para için değil, kişi için bilim üretimini beceremeyen, doğaya egemen olacağım diye yaşam alanlarını ortadan kaldıran kişioğlu, günümüzde deprem, kasırga, sel, çığ, uçkun, ile salgın sayrılıklar/hastalıklarla gelen kıranlarla yeniden biçimleniyor".

Durun!

Doğayı işitin!

İrdeleyin; biz nerede, ne yanlış yaptık diye sorgulayın.

Bu bulaşkının/virüsün ortaya çıkışı ile ne yaptığı, doğrudan doğruya, azmış kişioğlunu, doğanın yeniden düzenlenmesidir.

Şimdi, karar vermek için çok geç! Topluca kapana kısıldık. Kapan dışında kalan yok!

Çok kısa sürede, tüm yeryüzüne kıran girdi.

Güçlüler, doğa düzenine uyumlu yaşayanlar yaşamda kalacaklar. Şimdi evinden asla çıkma. Dışarıda salgın kol geziyor. Her yerde, gökte, yerde, işliklerde, pazarlarda, kişilerde. Ellerini sık sık sabunla yıka. Giysilerini her gün değiştir, 90 C de yıka. Bol bol gül. Yaşamı, yaradılışı, yaratılanları sev. Bağırarak ezgiler, türküler söyle. Oyna, koş, kalk oturduğun yerden; devin.

Aç olanları düşün çok tıkınma.

Sözde öyle demiş; "Ey! İnsanoğlu ben her şeyi sizin için yarattım!". Bunu duyan durur mu? Bizimle ortak yaşamı bölüşen aymazlar; ava çıkıp suçsuz yaban andıklarını zevkleri için vurdular, ormaları kestiler, ırmakları kirlettiler, dağı taşı beton yapılarla doldurdular. Onlar saldırdıkça, yeşil doku, oksijen, ırmaklar geri çekildi, dağlar taşlar, ırmaklar kurudu.

Durmadı, sözde "Ben her doğanın besinini veririm" dedi. Onun yansıması denilen kişi, "En az üç tane" dedi. Bunu duyan düşüncesizler; 4, 5, 6, 10, ötesi adları anımsanmayacak kadar çok çoğaldılar. Ortalık; ezginlerle, yoksullarla, dilencilerle, yılgıcılarla doldu.

Bir yanda yoksulluk, bir yanda doyumsuz görkem!

Yoksullar baştan çaresiz; depremlerde, sellerde, uçkunlarda, savaşlarda ölenler onlar oldular.

Görgüsüz, doyumsuzlar mı? Onlar şatafatlı yaşamlarında; ne yurt, ne bayrak, ne ulus, ne aydınlanma, ne ortaklaşa, bölüşümlü yaşam kaygıları var.

Hey sana söylüyorum para şımarığı!

Artık ne Bodrum'daki, ne İsviçre'deki, ne Boğaziçi’nde, ne Bebek'deki evinle, son model bineğinle, çok pahalı telefonunla, marka giysilerinle, ne denizdeki yatınla, ne dağ, ne bağ evinle, ne bankadaki dövizlerinle, ne borsadaki yatırımlarınla, ne kızını, oğlunu en lüks otellerde şatafatlı evlendirmenle, ne lüks lokantalarda yediğin pahalı yemeklerle, ne yaz tatilini Karayip’lerde, kışın Alplerde yaptığın kayakla, ne Amerikan hastanesinde bakınmakla öğünebileceksin!

Ne şan kaldı, ne şöhret.

Demek ki bunlar işe yarar değerler değilmiş.

Artık, çaresiz bir düşkünsün!

Antik dönemdeki gibi seni paralarınla, altınlarınla mı gömmelerini bekliyorsun?

Anladın mı, hepsi ne kadar boşmuş? Şimdi ölüm burnunun ucunda. Edindiğin hiç bir edinç sana yardımcı olamıyor.

Şimdi düşün, tart; yaşamak için tüm edinimlerini verebilir misin? Yok yoksula eşit olarak bölüştürebilir misin?

Bilirim ki sen veremezsin!

Çünkü, edincin senin yaşamından daha değerli. Sana değer katan tek öğe, yerin dibine batası taşınmazların ile paraların!

Sümsüksün sen!

Oysa kişioğlunun en büyük değeri; bilgisi, erdemi, ağırbaşlılığı ile sonsuz sevgisi olmalıydı.

Artık ne yovrağın (inancın, dinin), ne yakarmanın(dua etmenin), ne adakların, ne de kurbanların sana yarar getirmeyeceğini anladın mı?

Şimdi herkes, eşit.

Tek bir yargıç var; küçümen (virüs) bulaşkısı.

Kaçacak bir deliğin, bir yerin bile yok.

Şimdi,

Bekle!

Umut et!

Küçümen kapını çalmasın.

Kim gidecek, kim kalacak belli değil.

Evlerimize sindik!

Ayıklanmayı bekliyoruz.

Çaresiz, en az bir üç hafta bekle, sabırla.

Aç kal, ancak evinin kapısını açıp, dışarıya çıkma.

Belki birlikte oluruz.

Mart 2020

*** Küçümen; Corona Virüs Covit19’un takma adıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Makale Yorumları

Makaleye Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code
Yorum Gönder

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yukarı çık