18 Aralık 2024, Çarşamba

Arazi sanatçılarının performansları – Bölüm I

Arazi Sanatı, ABD’de 1960’ların sonlarında ortaya çıkarak, 1970’lerde Avrupa’ya yayılmıştır. ‘Arazi Sanatı’, ‘Yeryüzü Sanatı’, ‘Çevre Sanatı’, ‘Toprak Sanatı’ gibi çeşitli terimlerle anılan bu sanat akımında, açık arazide doğanın geniş alanlarına müdahale edilir.  Çok çeşitli uygulama şekilleri olan Arazi Sanatı’nda insan ürünü nesneler ve taş, toprak gibi doğal malzemeler kullanılır.

Robert Morris

Robert Morris, 1967’de ilk Arazi Sanatı örneği olan ‘Steam’i yaptı.  Sanat  yaşamına ressam olarak başlamış olan Robert Morris, büyük boyutlu geometrik heykeller yaparak ön plana çıkmış, Minimal Art, Concept Art, Process Art, Anti Form, Land Art, yer ve zaman enstalasyonları gibi bir çok sanatsal düşünce ve akımla ilgilenmiştir.

Dennis Oppenheim

Dennis Oppenheim, yapıtlarında görünmez güçlerin var olması üzerine odaklanmaktadır. Einstein, şamanizm, tıp, dil teorisi gibi değişik kaynakların maddeleştirilmesi onun için ön plandadır. Yapıtlarında bilimsel ve felsefi yaklaşımlar görülür. Bilinen ve sıradan olanla mistik ve görünmez olanı yan yana koyar. Başka boyutlara ve farklı bilinç katmanlarına geçiş yapmamızı sağlayan estetik deneyimler ve heykel formlar yaratır.

Robert Smithson

Robert Smithson, yapıtlarında uygarlığın sonucu tahribata uğramış araziyi, çalışmalarında kullanmaya büyük ilgi duymuştur. Sanatçı, sanayi amaçlı kullanım nedeniyle, şekli değiştirilen yerleri ya da mekansal olarak yer kaplayan teknik sistemleri taşıdıkları değer açısından, antik kültürlerden ayırt etmiyordu ve onları modern heykeller olarak görüyordu. İnsan ve doğa düalizmi düşüncesi Smithson için romantik bir buluştu.

Smithson, doğal felaketler ile toprağın tahribata maruz kalmasından çok etkileniyordu. Uygarlığın yol açtığı tahribat kadar, doğal tahribatı da öncelikle estetik bir deneyim olarak görüyordu. Jeolojik ve kültürel gelişim içerisindeki oluşumları oyun olarak algılıyordu.

Smithson’un ilk Eartwork çalışması dikdörtgen biçiminde, içi çakıl doldurulmuş bir kaptan oluşuyordu. Dinazorlar çağı, Atlantis, kıtasal kaymalar ve galakside çarpışma fikirleri ona esin kaynağı olmuştu. Smithson’un Site ve Nonsite kavramı dialektik ilkeye dayanmaktadır. Site, sanatçıya göre dış mekanlarda ki gerçek durumlardır. (taş ocağı, kıyı, nehir yatağı vb.) Nonsite ise, galeri ya da müze de, dış mekanla ilişkili olarak yaratılan durumdur. Site’lerde bulunan kum, taş gibi malzemeler Smithson tarafından 1968’den itibaren bir Nonsite serisi şeklinde düzenlenmiştir.

Spiral Jetty adındaki yapıtı için, 1970’de Utah’ta ki büyük tuz gölünün kıyısındaki sığ su çakıl ve taşlarla dolduruldu. 6650 ton malzeme taşındı ve 1500 ayak uzunluk ve 15 ayak genişliğinde ki helezon gerçekleştirildi. Bu yapıt bir Land Art simgesiydi. Önemi, helezon formunun simgesel ve tarihsel açıdan taşıdığı anlamdan, büyüklüğü ve seçilen yerden kaynaklanıyordu. Ekolojik denge değişimi ile göl yükseldi ve helezon tamamen suyun altında kaldı. Helezon form üzerinde yürüyebilme yapıtın önemli bir özelliğiydi. Üzerinde giderken baş dönmesi, göle düşme tehlikesi duygusu oluşabiliyordu.

Walter De Maria

Walter De Maria, ana unsur olarak düz çizgiye sadık kalmıştır. De Maria, ocak 1969’da Cezayir çölünde bir buldozerle çukurda çalışırken yakalandı ve izinsiz petrol çıkardığı sanılarak yapıtının yukarıdan bir fotoğrafını çekmeden ülke dışına çıkarıldı. Belirli ölçü birimlerini ve düz çizgileri kullanmıştır. Bu durum Minimal Art temsilcisi olarak görülmesine yol açtı. Başlangıçtaki yapıtları Fluxus, Conceptualizm, Minimalizm kapsamında yer almıştır.

Kült-dinsel vurgu, De Maria’nın heykellerinin özelliklerindendi. Maria’nın en heyecan veren projesi Lighting Field’di. (Işık saçan alan) 400 çelik direk 1 km. uzunluğunda bir kare içindedir. Birbirlerinden 220’şer ayak mesafede olmaları sonucu 16 ya da 25 eksenin oluşturduğu bir ağ ortaya çıkar. Her biri 16 mil uzunluktaki eksen doğu-batı doğrultulu, her biri 25 km. uzunluktaki eksen kuzey-güney doğrultuludur. Lighting Field’in anlamı bu bölgede sık sık yaşanan fırtınalarla ilişkilidir. Yılda ortalama 60 gün bu bölgede fırtına çıkmaktadır. Çelik direkler nedeniyle düşen yıldırım, heykeli tamamlamaktadır.

Michael Heizer

Michael Heizer, Land Art’ın en tanınmış sanatçılarındandır. Çalışmaları uzamla orantılı, büyük boyutlardadır. Double Negative adlı çalışması, önemli Land Art yapıtlarından olmuştur. Bu çalışmada Nevada’da ki Mormen Mesa kayalıklarının sayısız kere dinamitlenmesi sonucu ortaya çıktı. Toplam 240 000 ton taş çıkarıldı. Yapıt bir eksen üzerinde açılan iki yarıktan oluşuyordu. 30 ayak genişliğinde, 50 ayak derinliğinde, en uç noktaları birbirlerinden 1500 ayak mesafedeydi. Böylelikle heykel negatif olarak bir dağın eteğinde bir ekleme olarak ortaya çıktı.

Formal nesnelerle değil, metafizik olanla çalışmak istiyordu. Heizer’i dinsel çağrışımlar yapan, ürküten, korkutan bir atmosfer yaratan heykeller etkiliyordu. Onun için el değmemiş kaya parçaları heykeldi. Enerjisi olan nesneyi arıyor ve burada estetik görünüm ikincil bir rol oynuyordu. Akademik olarak işlenmiş, ayrıntısı çok, yüzey ilişkili sanat yapıtı yerine, ham taşı tercih ediyordu.

Yazarın Diğer Yazıları

Makale Yorumları

Makaleye Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code
Yorum Gönder

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yukarı çık