Özdemir Erdoğan , çocukluğunda annesinin müzik bilgisi ile beslenmiş, normal lise tahsilinden sonra da
müzik dünyasına atılmış, şarkı sözü yazan, enstrüman çalabilen, beste yapan, şarkı söyleyen, sevilen, iyi bir müzisyendir.
1987 yılında, kendisi 48 yaşına geldiğinde , "İKİNCİ BAHAR " isimli öyle bir albüm çıkarmıştır ki, Özdemir Erdoğan'ı tanımayan kimse kalmamış, herkesin gönlünde yer etmiştir.
Toplumda bir yer edinen, sevilip sayılan Özdemir Erdoğan'ı MASON Derneği de üye olarak aralarına almıştır. Yanılmıyorsam 5 yıldan fazla bir süre de üye olarak kalmıştır. Masonluğa kabulde aday olana, üye olarak bulunduğu süre içinde görüp, öğrendiklerini, ayrılsa dahi başkaları ile paylaşmıyacağı, bunların sır olarak kalacağına dair söz verdirilir. Bunun esas nedeni, üye olan kişinin o andan itibaren kendi iç disiplinini sağlaması, vermiş olduğu bu sözü tutarak kendi saygınlığına inanmasını sağlamaktır. Değilse orada görüp öğrendikleri bugün özel televizyon programları ile Netflix ten bile bulup izlemek, o ritüelleri görmek mümkündür, bunun ötesi de felsefi, kişinin kültürel ve ruhen tekâmülünü sağlamaya yarayacak konferanslar dinlemek ve bazen de interaktif bir katılım yapmaktır.
Değilse Mason Dernekleri gerek ülkemizde gerekse Dünyada kanûni gizliliği olmayan legal kurulmuş, Emniyette de dernekler masasına kayıtlı localardır.
Tek gizlilikleri, üyelerine açık, üye olmayanlara toplantıları kapalı kulüpler olmalarıdır ki bu durum 300 yıla yakın mazilerinde hep bir gizem doğurmuştur.
Bunda, toplantılara girerken belli bir kıyafet ve aşırı disipline yer veren bir takım ritüellere sahip olmalarıdır da diyebiliriz.Bugün ise zaten sosyâl medyada bile üye olmayanlara kapalı, yalnızca üyelerin girip görebilip paylaşım yapabilecekleri binlerce, onbinlerce kapalı gurup vardır.
Kişiler yaşları ilerledikçe olgunlaşırlar, hayat tecrübeleri ile daha bir oturmuşluk ,dinginlik, temkin gelir üzenlerine ama bu zatta tam ters tezahürler gösterdi, herhalde büyük maddi menfaatler umduğu Masonluktan beklediklerini bulamadı ki birden gereksiz bir şov ile, noterden bir istifaname göndererek dernekten ayrıldı ve bunu kullanarak, Masonlara atıp tutarak kendisini
Siyasi iktidarın kollarına attı, İstanbul Belediyesinin bütün organizasyonlarında yer alarak konserler verdi ve maddi imkanlar sağladı.
Hızını alamayan bu arkadaş , tabii ki bilemiyorum ne karşılığı ama sık sık televizyonlara çıkmaya başladı, gazetelere, mecmualara röportajlar verdi, "Nasıl Mason oldum, masonluğun sırlarını açıklıyorum.." diye programlar yaptı, yalan yanlış şeyler anlattı, herkesin de bildiği şeyler söyleyip, sanki karalamıyor, aleyhe konuşmuyor havası içinde yalan ve iftiraları arka arkaya sıraladı, işi o noktaya götürdü ki 300 yıllık bu teşkilatı tuttu geri zekalıların sümüklü mendiline itibar ettikleri Fethullah Hocaefendinin!.. (FETÖ) yapılanmasına bağladı.
İlk günden itibaren duymuş olduğu tabirler, dinî itikadı ile ters düşmüş, zira esasen kendisi muhafazakar bir aileden geliyormuş, vs, vs.. İlk günden gitmeyebilir ve hemen de ayrılabilirdi, kolundan tutup bırakmayan mı varmış? Şayet kendisine o kadar ters düşmüş ise o kadar yıl derneğin o ilke ve ritüellerine niçin ve nasıl bağlı kalmış?
Bir de şikayet ediyor; dernekten ayrıldıktan sonra hiç arayan, arkamı soran olmadı diye.. Ne olacaktı sayın Erdoğan? Arada seni yoklayacaklardı da, " Biz seni aramıza almıştık, seni yeterince anlayıp tatmin edemedik, üstadı muhterem soruyor, eski kardeşimizin bizden bir isteği var mı? " diye mi soracaklardı?
Ben bunları, o kişinin anlatımlarından yazıyorum, değilse derneğin ne derneği olduğu önemli değil, bir futbol kulübü dahi olabilir, bir parti kuruluşu da olabilir. Lâkin kişinin şahsiyeti gelişmiş ise oradan ayrıldıktan sonra bir menfaat uğruna, bir müddet fikir birliği, ilke birliği yapmış olduğun yere yalan ve iftiralar da katarak verip veriştiremezsin. Bu ayıptır...
Velhasıl, bu konuda da yeterli nemasını toplayan, kendisini tekrardan televizyonlara çıkaran Özdemir ERDOĞAN, bu sefer ağzına hiç almaması gereken bir sanatçımıza, SANAT GÜNEŞİMİZ, ZEKİ MÜREN'e sardırdı.
Yine televizyonlara çıktı, kendince sansasyonel iftiralara başladı. ZEKİ MÜREN, Pespaye bir kişi idi demesinden tutun da "Cinsel tercihi bozuk bir kimse idi " , " Bülent Ersoy çok daha namuslu idi , o, ADAMDI" ya getirdi. " Ona PAŞA denemez, belki MADAM denebilirdi " , "Zeki Müren 1965 ten sonra şarkı da söyleyemedi " ," O HORMONLU BİR ŞÖHRETTİ " deme saçmalıklarını dile getirdi.
" İnsanlarımız onu (Zeki Müren) küçük erkek çocuklarıyla birlikte televizyonda seyretti ve o çocuklar travmalar yaşadı, KÖTÜ BİR ROL MODELDİ "
Bunun gibi nice gereksiz lafı niçin gündeme getiriyor Özdemir Erdoğan?
ZEKİ MÜREN, Özdemir Erdoğan'ın ağzına yakışmayacak kadar değerli bir isim, bir şahsiyettir.
O, sadece muazzam, harika bir ses değil Türkçeyi konuşurken dahi, kelimeler ve hatta harfler bile birer müzik notası gibi ağzından dökülen bir şahıs idi. Ben bugüne kadar Zeki Müren'in Türkçesine yakın bir telâffuz hiç işitmedim.
O komple bir sanatçı idi. Konservatuvar mezunuydu, fevkalade desen bilgisi vardı, grafik bilgisi vardı. Hârika
desen çalışmaları, moda tasarımları, sahne krokisi, eskizleri, dekor çizimleri vardı.
Nota bilgisi harika idi. Klâsik Türk Müziği repertuvarı ondan daha zengin olan bir sanatçı yoktu. Sahnelere
canlılık, hareket, renk ve büyük yenilikler getiren oydu.
O, bir sanatçının sahibi olması gerekli tüm hassasiyete sahipti. Hayatı boyunca hep etrafına verici oldu. Hayırsever bir kişi olarak bilindi.
Ölümünden sonra da oldukça hatırı sayılır servetinin tamamını yarı yarıya MEHMETÇİK VAKFI 'na ve TÜRK EĞİTİM VAKFINA BAĞIŞLADI. Çok bilinçli bir tercih ve hareket tabii, Bodrum'da oturduğu evi sanat müzesi yapıldı.
Halk gönülden sevdi ZEKİ MÜREN'i, onu SANAT GÜNEŞİ olarak gördü PAŞA unvanını verdi ona. Halkın gönlünün Paşası idi o. Herkes de biliyordu cinsel yaşam tarzını, kimse de o konuya girmedi. Özdemir Erdoğan'a hiç düşmez o konulara ilişkin söylemlerde bulunmak.
Halk da zaten büyük tepki gösterdi Erdoğan'ın bu söylemlerine .
Lâkin , " ÖZDEMİR ERDOĞAN'A HİÇ YAKIŞMADI BU SÖYLEMLER " diye yorumlar yapılıyor ki , bugün CAN ATAKLI dahi böyle bir yorumda bulundu.
Diyorum ki bu sözler ÖZDEMİR ERDOĞAN'A YAKIŞIR. O, zaten böyle bir kişiliktir. Kendi ağırlığının değerini bilememişim. Takla Güvercini olma yolunu seçmiştir.
Zeki Müren için söylediği PESPAYE sıfatı yakıştı mı?..
80 yaşına gelmiş!..
Yazık ki ne yazık. İKİNCİ BAHAR parçasından bile tiksinti geldi bana.
Makale Yorumları
Yorum Yazın
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.