Orta Çağ'da, Klasik Çağ'ın şairleri tanınsa da, Rönesans döneminde, klasik mitoloji öyküleri, halk içindeki eğitimli tabakalar tarafından sevilmeye başlandı. Yunan ve Roma mitolojisine hayranlık duyulmasının yanısıra, Antik Çağ insanlarının zekalarının üstünlüğüne inandıkları için; bu efsanelerde derih ve gizemli gerçeklerin saklı olduğuna inanıyorlardı.
Sanat koruyucusu, zengin ve güçlü Medici ailesinin bir üyesi olan Lorenzo di Pierfrancesco, Botticelli'den Venüs'ün doğuşunu betimlemesini istemiştir. Eğitimli insanlara göre; Venüs'ün doğuşunun öyküsü, Tanrısal güzellik bildirisini yeryüzüne getiren gizemin sembolüdür.
BOTTİCELLİ'NİN VENÜS'ÜN DOĞUŞU ESERİ
Resimde, mükemmel uyumlu bir kompozisyon yakalayan Sandro Botticelli'nin figürleri daha az kütlelidir ve çizim doğruluğu yoktur. Tablodaki uyumu yakalayabilmek için, sanatçının bazı çizim tekniklerini düşünülmektedir.
Tablonun konusunu ise; gören herkes kolayca anlayabilir. Gül yağmuru ortasında rüzgar Tanrıları tarafından kıyıya uçurulan Venüs, bir deniz kabuğunun üzirenden karaya çıkmıştır. Tam karaya ayak basmak üzereyken, elinde kırmızı bir pelerini tutan Hora'lar Venüs'ü karşılar.
Botticelli'nin tablosundaki Venüs o kadar güzeldir ki; çizimindeki doğru olmayan noktaların farkına bile varılmaz. Örneğin; boynunun doğal olmayan bir şekildeki uzunluğu, omuzlarının aşağı doğru sarkması ve sol kolunun vücuduna anatomiye uygun olmayan bir şekilde bağlanması gibi.
Tüm bunlar göz önüne alındığında Botticelli, çizgi zarifliğini elde etmek için özgür davranmış, tasarımın güzelliğini ve ahengini arttırmıştır. Böylece Venüs'ün gökten bir armağan olarak, zarif bir varlık olduğunun izlenimini güçlendirmiştir.
TABLODAKİ SEMBOLİK AYRINTILAR
Botticelli efsaneyi sadece yalın bir anlatımla aktarmakla kalmamış, eserine pek çok sembolik ayrıntı da eklemiştir. Gleneksel anlamda Venüs, doğum, bereket ve arzu simgesidir. Tablodaki Tanrıça sadece dünyevi değil, ruhsal aşkın da sembolüdür. Pek çok kişi bu imgeyi Bakire Meryem'le benzetmektedir. Çiçeklerin Tanrıçası olan Venüs, pembe gül ile özdeşleşmiştir. Bu, insanlardaki arzunun simgesidir.
Doğumu simgeleyen ilkbahar Tanrıçası Horae, bu tabloda çiçeklere ve mutluluğun sembolü olan, evlilik törenlerinde kullanılan mersine bürünmüştür. Zefirler Zephyr ile Chloris, ruhsal tutkuyu temsil eder. Yani, ruh ve maddenin bir araya gelişine yardım ederler.
Tablonun her yerinde kullanılan altın rengi ise; değerli obje rolünü vurgular. Ayrıca, Venüs'ün ilahi statüsünü de yansıtır. Aynı zamanda altın rengi, mükemmellik, sıcaklık ve aşkın simgesidir.
Kaynakça:
E. H. Gombrich, "Sanatın Öyküsü", Remzi Kitabevi, 4. Basım, 2004
Kathryn Wilkinson, "Kökenleri ve Anlamlarıyla, Semboller & İşaretler, Binlerce Yıllık Görsel Bir Yolculuk", 2. Basım, 2011
Makale Yorumları
Yorum Yazın
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.