04 Aralık 2024, Çarşamba

Geçmişten günümüze Güney Kore sinemasının yükselişi

Son dönemlerde oldukça başarılı filmlere imza atan Güney Kore sineması oldukça popüler. Ancak, sinema tarihine bakıldığımızda bugünlere kolay gelmediğini görüyoruz. Kore, 20. ve 21. yüzyıldaki tarihi bağlamında özel bir duruma sahiptir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Japon hegemonyasının çökmesinden sonra, Kore Savaşı başladı. Ülke, Kuzey Kore ve Güney Kore olarak ikiye bölündü. Güney Kore ve Kuzey Kore sineması birbirlerinden çok farklıdır ancak, Japon hegemonyası döneminde ve öncesinde ortak tarihleri, film yapımında ortak deneyimleri vardır.

19. yüzyılda hala ‘Joseon’ olarak biliniyordu. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Japonya gibi ülkeler, bölgede siyasi etkinliklerini uygulamak istediler. Kore hükümetini Barış ve Dostluk Anlaşması’nı imzalamaya zorlayan Japonya, Çin-Japon Savaşı’nın ve Rus-Japon Savaşı’nın ardından ülkeyi işgal ederek, 1910’da monarşiyi kaldırdı. Kore kültürünü ortadan kaldırmaya yönelik uygulanan politikalarında Kore dili okullarda yasaklandı, binalar ve kabristanlar mahvedildi, Koreliler isimlerini Japon tarzına uygun olarak değiştirilmeye zorlandılar.

Barış ve Dostluk Anlaşması’ndan sonra batının ürünleri Kore’ye akmaya başladı. Filmler ise, yabancı güçler tarafından siyasi ve ekonomik kazanımlar sağlamak amacıyla propaganda araçları olarak piyasaya sürüldüler. İlk çekilen Kore filmi hakkında ise, film tarihçileri farklı görüşler savunuyor. Çoğu tarihçi ilk filmin yönetmen Kim Do-san tarafından yönetilen The Righteous Revenge(1919) olduğunu söylerken, diğer tarihçilere göre The Plighted Love under the Moon, son zamanlarda da Kim Dosan’ın yönettiği The National Borders olduğu söyleniyor. İlk sesli film ise, Lee Myeong-gu tarafından yönetilen ve Kyeongseong Stüdyoları tarafından üretilen (1935) The Tale of Chunhyang’dır.

Japon hegemonyasında sinema

O dönemde yabancı film dağıtımcısı şirketler, Japon hükümetinin izniyle filmlerini gösterebiliyorlardı. Koreli film yapımcıları kendi şirketlerini kurma girişiminde bulunsalar da, finansman problemleriyle karşılaştılar. ‘Eğlence ve Tiyatrolar Mevzuatı’nın yürürlüğe konulması ile tüm yabancı filmler Japon hükümeti tarafından incelendi. Sonraları Koreliler de Kore filmleri için benzer kuralları yürürlüğe koydular. 1942’de ise, filmlerin Korece gösterimi yasaklandı.

Japon sömürgesinde shinpa, geleneksel hikayeler ve klasik romanlardan uyarlanan filmler, ulusalcı filmler ve  yönelim filmleri türlerinde işler yapıldı. Japonların 1945’te yenilmesinden sonra, Güney Kore’de Amerikan filmlerinin ithalinden başka bir şey olmuyordu. Amerikan askeri hükümeti, Joseon Film Düzenlemesi’nin feshederek, kendi sansür sistemini getirdi. Bağımsızlığın kazanılmasından sonraki yıllarda film yapımcıları muhafazakarlar ya da temelden radikal olarak iki gruba ayrıldı. ABD işgali ve Kore Savaşı’nın başlaması arasındaki süreçte başarılı olan tek film, Choi In-gyu’nun çektiği Hurrah! For Freedom (1946) filmidir.

Kore Savaşı’ndan sonra film endistrüsü

Savaş döneminde film ekipmanları ve stüdyolar tahrip edildi. Sektör 1950’lerin ortalarında yeniden kuruldu. Güney Kore’de bu dönemde çekilen filmler vergiden muaf tutuldu. Lee Kyu-hwan tarafından yönetilen The Tale of Chunhyang en çok hasılat yapan filmlerden oldu.

Ancak, 1960’larda öğrenci eylemleri ve seçimlere hilelerin karışmasının ardından Devlet başkanı Rhee istifa etti. Aynı yıl, askeri darbe gerçekleşti ve yeni adam General Park Chung-hee oldu. Yeni hükümet, istediği tarzda filmlerin çekilmesini teşvik etmek için, Grand Bell ödüllerini vermeye başladı. 1962’de ilk Kore Sinema Anlaşması imzalanmasıyla Kore toplumunun politik ya da ekonomik çelişkilerinin herhangi bir biçimde yansıtılması yasaklandı.

1970’lerde Kore Sinema Anlaşması üçüncü kez değiştirildi ve askeri diktatörlüğe yönelik her türden eleştiri yasaklandı. 1980’lerde de film endüstrisi krizdeydi. 1985 yılında, Kore Sinema Anlaşması yenilendi. Böylece, bağımsız film yapımcılarına kısmi bir özgürlük alanı açıldı fakat, 1987 yılında eski tip sansür politikaları tekrar canlandı.

Uluslararası tanınma başlıyor        

1990’larda Kore film endüstrisi ekonomik problemler yaşıyordu. Yabancı filmlerin yarattığı rekabet ortamındaki dönem, aynı zamanda Kore filmlerinin hem gişe hasılatları hem de film festivallerinde giderek artan bir uluslararası tanınma dönemiydi. Hükümet, 1991’i ‘Film Yılı' ilan etti ve bazı film şirketleri büyük bütçeli filmlerin üretimi için önemli yatırımlar yapsalar da, bu inisiyatif pek de başarılı olamadı ve durum daha da kötüleşti.

Im Kwon Taek tarafından yönetilen Sopyonje, büyük bir patlama yaptı. Bir milyonun üzerinde bir seyirciye ulaşan film, ‘ulusal film’ ilan edildi ve Kore sinemasının uluslararası tanınmasının da başlangıcı oldu. Şangay Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü ve oyuncu Oh Jung-hye en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı. Lee Duk-hwan ise; 18. Moskova Film Festivali’nde I’ll Sırvive’daki rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. Paek Il-sung’un yönettiği A Handful of Time’da 46. Salerno Film Festivali’nde en iyi film ödülünün sahibi oldu.

Samsung, Hyundai, Daewoo ve SK gibi büyük şirketler, film üretiminde etkin rol aldı. Kore filmleri uluslararası festivallerde ödüller kazanmaya devam ederken, 1997’deki ekonomik kriz ile holdinglerin film endüstrisi yatırımları son buldu. Film Promotion Corporation, üretilecek her filme 0.3 milyar, toplamda ise 6 milyarlık bir fon sağladı. Bu, film okulundan yeni mezun olan yönetmenler için oldukça faydalı oldu.

Dünya çapında popülerlik

Güney Kore filmlerini 2000 yılından itibaren tüm dünyada gösterilen ilgide patlama yaşandı. Ülkede daha çok sinema açılıyordu ve yeni mezun yönetmenler iyi başlangıçlar gerçekleştirdi. Giderek popülerleşen Kore filmleri, uluslararası festivallerde ödül toplamaya devam etti. 2002’de Im Kwon Taek’in Drunk on Women and Poetry filmi 55. Cannes Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü, Lee Chang-dong’un yönettiği Oasis ise; 59. Venedik Festivali’nde en az 5 ödül kazandı. Genel trendlere bakıldığında, Güney Kore filmleri büyük hitlere dönüştü. Bunlara 2001’de Kwak Kyung-taek’in yönettiği Friends ve Jo Jin-gyu’nun yönettiği My Wife is a Gangster filmlerini örnek gösterebiliriz.

Kaynak: Doğu Asya Sineması, David Carter

Yazarın Diğer Yazıları

Makale Yorumları

Makaleye Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code
Yorum Gönder

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yukarı çık