18 Aralık 2024, Çarşamba

Süleyman Abiden günümüz abilerine

Ben bugüne kadar kimseye "abi" demedim. 
Çünkü hak etmeleri gerekir.
Abi bizim toplumda bir saygı bir sevgi ifadesidir.
Süleyman Seba'ya demişliğim vardır.
Çünkü gerçekten o abidir.
Kim ne derse desin bana hep sıcak kanlı gelmiştir.
Özellikle yaşca benden çok büyük olmasına rağmen bir akran gibi davranırdı. Kardeşi yaşında idim ama çok saygılıydı.  
Gazeteci olduğumuzdan değil, o insan olduğundan...
Günaydın Gazetesi'nde iken Şeref Stadı'nda şimdi Çırağan Sarayı'nın olduğu yerde antrenman izlerdik. 
Toz toprak olurdu güneşli havalarda...
Yağmur düştüğünde çamur içinde...
Ne futbolcular tanınırdı ne kaleciler...
Zavallı Zafer!..
Ben güzel bir kare yakalayayım diye çamur içindeki yerden kalkmazdı.  
Atlar dururdu!..
Sonra babasının dükkanına giderdik o kıyafetlerle...
Geçmiş zaman gazetenin karşısındaydı sanırım.
Sanlı Sarıalioğlu Hürriyette idi, gelin çocuklar bırakayım gazeteye derdi. 
Arabası bir onun vardı, binmeye çekinirdik bu halimizle...
Ne fotoğraflar çıkardı bize... 
Oyuncuların her yerleri çamur içinde tek gözleri gözüküyor. Top olmuş gülle gibi...
Bir gün kale arkasındayım. Rıza idi herhalde şimdi tam hatırlamıyorum, Sergen diyeceğim de daha yaşça küçüktü!..
Ziya da olabilir yalan yok!.. 
Neyse; biri, o topa nasıl vurduysa top geldi kafama, gözlük gitti bir yana, fotoğraf makinesi gitti diğer yana...
Bir şimşekleri hatırlıyorum bir de sağlıkçıları...
Yarım saatte kendine zor geldim:
Özürler, okşamalar, sevmeler filan tekrar geçtik mi, kale arkasına 
Ne o?..
Gol atacaklar bizde çekeceğiz, gazeteye yetiştireceğiz.
Şimdi kendine Beşiktaşlı diyenler ve tepe tepe kullanıp makam mevki sahibi olanlar bizim Beşiktaşlılığımız böyle süreçlerden geçti işte...
Stankoviç göreve yeni başlamış.
Bir amigo Orhan vardı. Meşhur!...
Almış eline bir demek çiçek kendisine vermeye çalışıyor.
Amigolar çoktu o zamanda... 
Böyle ya hocaya yanaşır ya da Süleyman Abi ile fotoğraf vermek için uğraşırlar. 
Dizinin dibinden ayrılmayanları bilirim.
Adamcağız öldü gitti, arkasından konuştular şimdi söylesem yalanlarlar.
Neyse dönelim konuya...
Amigo Orhan elinde çiçekle koşuyor, Stankoviç kaçıyor!..
İstemiyor adam, sen Orhan tut çiçek demedini Stankoviç'in kafasına geçir.
Ben de zoom var, bir kare bastım.
Gazeteye geldik, o zamanlar böyle teknoloji yok. Karanlık odaya girdik.
Yusuf Dursun'un kulakları çınlasın tek kare çıkmamıştır diyor. Ömer Güvenç çıkarsa güzel iş diyor. Özden Kemertaş rahmetli sayfayı yapacak bekliyor. 
Günaydıncılar peşimde Rahmi Turan'ın kardeşi ismini unuttum bağışlasın sayfa sekreteri ile Osman Aslan Tan gazetesine verme bize ver diyor. Bir yandan da Can Ataklı o zamanlar 24 Saat gazetesini çıkartıyor Web Ofset bünyesinde... O da istiyor İsmail beni unutma diye... Sözcü Gazetesi'nin şimdiki genel yayın yönetmeni dostum Metin Yılmaz sayfaları durdurmuş beni bekliyor. 
Karanlık odada nasıl geçti vakit bilemiyorum. 
Çıktı fotoğraf, harika olmuş, biraz uzak ama olsun agrandizörle yakınlaştırdık. Orhan tam çiçeği vururken Stankoviç'in kafasına yakalamışım.
Tek kare, Tan Gazetesi aldı koydu mu, ilk baskıya...
Erken giriyorlar zaten yayına... O zamanlar 1.5 milyon basıyor bilirsiniz!.. 
Ertesi gün gazeteye baktım bir de ne göreyim imzayı unutmuşlar!..
İmza olsa yarışmaya katılıp ödül almam kaçınılmaz!..
Ama o fotoğrafı yıllardır saklarım.
Merak edene gösteririm!..
Beşiktaş'ta ne anılar var!..
Say say bitmez.
En önemlisi ise; Gazete Beşiktaş'ı çıkarmışız. 
Yay-Sat ile dağıtıyoruz. Matbaalarda sabahladığım oldu. 
Mahallelerde de bir araçımız var dağıtıma katkı olsun diye hep birlikte arkadaşlarla yollardayız. 
Hiç unutmam 4. Levent Koza Sitelerinin önünden geçiyoruz. Biri önümüze atladı, adeta bizi durdurdu. 
Ne oluyor demeye kalmadı!..
Gözlerime inanamadım.
Süleyman Seba...
Araçın kapılarına bakıyor bir de bize...
Kapılarda kocaman BEŞİKTAŞ yazıyor çünkü!..
"Başkan hayrola" demeye kalmadı, inmeyin arabadan çalışmaya devam dedi. 
Beşiktaş için lazımsınız.
Öyle bir adamdı Süleyman Seba...
kucaklayıcı idi, motive edici, emekçi!...
Çıkarsız!..
Süleyman abi...
Budur işte!..
Benim gözümde...

GELEN GİDENİ ARATTI

Geçenlerde Beşiktaş Belediye Başkanı değişti biliyorsunuz. 
Daha doğrusu bir önceki görevden alınmış, yerine bir vekil bırakmıştı.
O vekil...
Yani; Tahir Doğaç bir mesaj atmış.
Bana "Beşiktaş'ın ağbisi adını taktınız" demiş.
Ben de "Kim taktı bimiyorum ama helallik istiyorsan biz hakkımızı helal etmiyoruz" dedim...
Ne anladı bilemem bu laftan ama, Ben Beşiktaş'ı kucaklamayan saygı göstermeyenlerle, Beşiktaşı seven, Beşiktaş için herşeyini veren, Beşiktaşlıları kucaklayan insanları bir tutmam, tutamam.
Onun için abi olmak kolay değil.
Tahir Doğaç bana bu ne biçim yazı diyebilir?.. 
Bizim basın ve fikir hürriyetimiz var, onun da eleştiri ve savunma hakkı!..
Eğer takıldığı bir nokta varsa ben yerimdeyim!..
Sayfalar dolusu, bilgi, belge ve gerekçe hazır, yazarım.
Hatta yazacaktım da, yaşı suyu hürmetine son anda vazgeçtim!..
Çünkü bunları kaldırabilir mi kestiremedim!..
O zaman;
Çok değil, 3-5 tane sorum olacak kendisine, eğer cevaplarsa herkesin önünde söz veriyorum
Ona da 
Abi diyeceğim!..
Ama aramaz, sormaz, cevap veremez. 
Çünkü yanlış işler yaptığını o da biliyor. 
İletişime açık değil.
Beşiktaş'ı ise hiç sevmiyor!..
Sevseydi Süleyman Abi gibi hepimizi kucaklar, sarıp sarmalardı!.. 
Sevseydi 15 ayı boşa geçirmezdi!..

Yazarın Diğer Yazıları

Makale Yorumları

Makaleye Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code
Yorum Gönder

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yukarı çık