Beşiktaş Dergisi’ne özel açıklamalarda bulunan Kevin Prince Boateng, “Doğrusunu söylemek gerekirse biraz şaşırdım. Beşiktaş’ın büyüklüğünü herkes biliyor ama içine girmeyince bazı şeyleri göremiyorsunuz. İçeri girdikten sonra ise buradaki profesyonellik seviyesinin çok yüksek olduğunu, yapısının sağlam temellere dayandığını gördüm. Bu durum aynı zamanda insanların omzunda kuvvetli bir baskının ve yapılacak çok iş olduğunu da gösteriyor." dedi.
Boateng'in açıklamaları şu şekilde:
Dürüst olmak gerekirse iki yıldır Beşiktaş ile görüşüyordum. Türkiye ve Beşiktaş’ı her zaman için öncelik olarak görüyor ve buraya gelmek istiyordum. Berlin’de beraber büyüdüğüm birçok Türk ve Beşiktaş taraftarı arkadaşım vardı. Transferimin ardından hemen hemen hepsi mesaj yolladı, ‘nihayet eve gidiyorsun’ dediler ve çok mutlu oldular. Doğrusunu söylemek gerekirse teklif geldikten sonra çok düşünmedim. Menajerime ‘teklifi kabul edelim, bir yolunu bul ve gidelim’ dedim. Neticesinde de buraya gelme kararını verdik.
Şu ana kadar her şey olumlu. Biliyorsunuz Barcelona, Milan gibi dünyanın birçok büyük takımında oynadım ve bu tecrübeme dayanarak Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri’nin gördüklerim içerisinde en iyilerinden olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Takımdaki ortam da harika, kaliteli oyunculardan kurulu iyi bir takıma sahibiz. Geride kalan beş-altı aylık sürecin futbolcular açısından zor geçtiğini öğrendim ve bu durum bazı futbolcular üzerinde baskı ve gerginlik oluşturmuş ama Beşiktaş gibi kulüplerde bunun normal olduğunu kabul etmemiz gerekiyor çünkü hedef her zaman en yükseği. Puan tablosunda ilk üç sıranın dışına çıkıldığı andan itibaren futbolcuların üzerinde baskı oluşmaya başlıyor ama bunu tersine çevirebilme imkanı da bizim elimizde. Geride bıraktığım kısa sürede futbolcular arasında olumlu bir hava gördüm, performansımızı yukarı çekebilmemiz için bizimle sürekli ve doğru iletişim kuran bir teknik direktörümüz var. Çok sıkı çalışıyoruz ve umarım ki ligin sonunda bu emeklerimizin karşılığını göreceğiz.
Onların ne kadar çılgın olduğunu -olumlu anlamda- herkes gibi ben de biliyorum. Birçok arkadaşım Beşiktaş taraftarını dünyanın en iyisi olduklarını defalarca anlatmıştı ve hala da anlatıyorlar. Onların benimle ilgili yüksek beklentilere sahip olduklarının farkındayım ama benim de onlardan beklentim var ve bu da bize destek olmaları ile ilgili. Onları tanıyorum, yarattıkları atmosferi biliyorum ve bu desteği ligin sonuna kadar bizimle paylaşmalarını istiyorum.
Benim için gerçekten de unutulmaz bir andı. Öncelikle şunu belirtmemde fayda var, burada bulunduğum ve Beşiktaş’ta oynadığım için kendimi çok özel ve şanslı hissediyorum. Bütün dünyanın hayranlıkla takip ettiği bir taraftar kitlesi önünde ilk maçımda ilk golümü atmam tarifsiz bir mutluluk yaşattı.
Sakinleşmeye ihtiyacım vardı ve bu sebeple maçın ardından bir süre yedek kulübesinde oturdum. Gerçekten çok üzüldüm ve sinirlerim bozuldu. Patlamamak ve sakinleşebilmek için orada kaldım. Bu kadar kısa zamanda bu bağ nasıl oluştu? Şöyle anlatayım; taraftarlarımız gibi ben de pozitif anlamda çılgınım. Bu duyguyu ve yoğunluğu karşılıklı olarak hissedebiliyoruz, birbirimizi anlayabiliyoruz. İtalyanca’da ‘duyguları teninde hissetmek’ diye bir söz vardır ve gerçekten de bu duyguyu tenimde hissedebiliyorum. Bu sayede de bu kadar kısa bir zamanda bu yakınlığı kurmuş oldum.
Sergen Yalçın, oynamak açısından hazır olup olmadığımı sormuştu. Zaman ilerledikçe birbirimizi daha iyi anlayacağız ama temel olarak ‘Senin neler yapabileceğini biliyorum. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalış ve sen bunu yaptığında takımın başarısına çok büyük katkın olacak’ dedi.
Her geçen gün birbirimizi daha iyi tanıyor ve anlıyoruz. Ofansif futbolu tercih eden bir teknik direktör ve bu tercihi benim de futbol anlayışıma uyduğu için mutluyum. Maçlardan önce rakiplerimizi analiz ediyoruz ama esas önemli olan ise Sergen Yalçın’ın bize aşıladığı mantalite. Rakip ne yaparsa yapsın, rakibin oyun şekli ne olursa olsun, rakibin uyguladığı taktikler ne olursa olsun önemli olan bizim nasıl oynadığımız. Çünkü Türkiye’nin en iyi ve en büyük takımı biziz ve oyuna biz hükmetmeliyiz, bize bu duyguyu aşılamaya çalışıyor ki bu bence çok önemli. Çünkü sahada korkması gereken bir taraf varsa bu rakibimiz olmalı, biz cesaretli bir şekilde kendi oyunumuzu dikte etmeliyiz diyor. Oyuna böyle yaklaşımları olan bir teknik direktör ile çalışmak çok güzel.
Söylentilerin nereden ve neden çıktığını bilmiyorum. Fiorentina’da son iki maçta oynamadım ama bunun farklı sebepleri vardı. Medyada da bununla ilgili farklı haberler çıkabiliyor ama bunun sebepleri çok da önemli değil çünkü cevabı sahada vereceğim.
Müzik dinlemeyi ve müzik üretmeyi seviyorum, hayattaki en büyük hobim. Uyku haricinde hayatımın her anını müzik ile birlikte yaşıyorum. Diğer yandan ailem benim için çok önemli, eşim ve oğlumla vakit geçiriyorum. Sevdiğim insanlarla vakit geçirmeyi seviyorum.
Berlin’de büyüdüğüm için küçükken çok iyi bir şekilde Türkçe konuşuyordum. Şu anda o kadar iyi konuşamasam da birçok konuşmayı anlayabiliyorum ve tekrar ettikçe de çok çabuk öğrenirim. Bir sonraki röportajı da muhtemelen Türkçe yapabiliriz diye tahmin ediyorum.
Müzikteki ritim duygusunun kesinlikle futbolda işe yaradığını düşünüyorum. Şöyle düşünün karate, bale vb… sporları yapan insanlar bunun faydasını mutlaka farklı alanlarda görürler. Örnek vermek gerekirse Jean-Claude Van Damme bale ve karate karışımını aktörlüğünde çok güzel biçimde kullanmış, ben de kick boks yapıyorum. Sonuçta dediğim gibi önemli olan ritim duygusudur ve ritimle bağlantılı olan bütün işler size farklı alanlarda farklı kapılar açar ve bunun faydasını görürsünüz.
Futbol benim hayatım. Bugünkü halime gelebilmemi tamamen futbola borçluyum. Futbol sayesinde farklı kültürleri tanımayı ve anlamayı öğrendim. Yine futbol sayesinde birçok farklı dil öğrendim. Futbol kesinlikle on bire on bir oynanan bir oyundan fazlası. Futbol kesinlikle bir insanın hayatını değiştirebilir, daha iyi bir noktaya getirebilir. Küçükken kendi kendime, çocuklarımın geleceğini futboldan kazanacaklarım üzerine kuracağımın sözünü vermiştim. Her gün vücudumu ortaya koyarak, vücudumu kullanarak bu işi yapmaya çalışıyorum. Bana tekme atabilirsiniz, canımı sıkacak sözler söyleyebilirsiniz ama ne olursa olsun futbol sayesinde çocuklarım için sağlam bir gelecek inşa etmeye çalışıyorum. Kendime çocukken bu sözü verdim ve bunu yerine getirmeye çalışıyorum.”
Editör: Buğurcan Baştuğ
Haber Yorumları
Yorum Yazın
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.