18 Aralık 2024, Çarşamba

Beşiktaşlı Samet olarak anılmak hayalim

Beşiktaşlı Samet olarak anılmak hayalim

Beşiktaş Dergisi’ne konuk olan Beşiktaş Sompo Sigorta'nın  sporcusu Samet Geyik, çok özel açıklamalarda bulundu. Beşiktaşlı Samet olarak anılmak istediğini dile getiren basketbolcu, aşağıdaki ifadelere yer verdi:

“Aslında benim basketbolla hiç alakam yoktu. Düşünebiliyor musunuz basketbol topuyla futbol oynayan çocuklardık. Sanıyorum dokuz yaşındaydım. O dönemlerde spor okulları ayrıca okullara gelip oyuncu seçmeleri yaparlardı. Hocalardan biri beni derste, en arkada oturan uzun olarak fark edince yanıma geldi. Benim gibi birkaç uzun arkadaşımızı da karşısına aldı ve konuştu. İlk sorusu basketbol oynamak ister misinizdi? Utangaç bir çocuktum, hayır diyemedim. İlk seçme antrenmanına gittiğimde 1992’liler ile sahaya çıktım. Aslında beni 92’li sanıyorlardı ama 93’lü olduğumu söyleyince hiç seçmelere sokmadan direkt takıma aldılar. İlk basketbola Manisa’da böylece başlamış oldum. Ailemde basketbolla ilgilenen biri yoktu. Ayrıca basketbola pek de sempatiyle bakan bir çocuk değildim. Aklımda hep futbol vardı. Ancak oynamaya başlayıp takımın bir parçası olduğumu hissettiğimde basketbolu çok sevdim. Bir süre sonra tutkum oldu. Futbolu da ayrı sevdim ve hiç kopamadım."

Beşiktaş'ta mutluyum

"16 yaşına kadar Manisa’daydım. Boyum uzayıp basketbolda da fark edilince yavaş yavaş teklifler gelmeye başlamıştı. Ama ailem, yaşımın küçük olması nedeniyle transferime izin vermiyordu. Özellikle annem basketbolcu olmamı pek istemiyordu. Çünkü derslerim çok iyiydi ve annem okulu bırakacağım endişesine kapıldı. Fakat hemen akabinde milli takıma seçilince bundan çok mutlu oldular ve izin verdiler. Liseyi bitirmem gerektiği için bir yıl Bornova’da oynadım. Burada hem A takımda hem de genç takımda oynadım. Lise bitince teklifler daha da arttı. Ben tercihimi Tofaş’tan yana kullandım. Çünkü milli takım antrenörlerim oradaydı. Zaten bildiğim isimlerdi. Tofaş’ta kariyerimin 5 yılını geçirdim. Şimdi geriye dönüp baktığımda çok isabetli bir karar vermişim. Genç oyuncuların gelişimi açısından bence Tofaş hala Türkiye’nin en elit kulüplerinden biridir diye düşünüyorum. Orada Nihat İziç bana 15-16 dakika süre veriyordu ki, henüz 18 yaşındaydım. Tofaş sürecini çok iyi geçirdiğimi düşünüyorum. Ancak bütçe yetersizlikleri nedeniyle kulüp çok bocaladı ve bir süre sonra küme düştü. Benim de İstanbul’a transferim söz konusuydu. Önce Anadolu Efes’ten teklif geldi ancak ben çok büyük bir hata yaptım ve Darüşşafaka’yı tercih ettim. Çünkü Darüşşafaka o yıl EuroLeague’de oynayacaktı ve çok fazla oyuncu transfer ettiler. Süre bulamayınca orada kalmak istemedim. Anadolu Efes, Galatasaray ve Pınar Karşıyaka’dan transfer teklifleri almıştım. Transferin son günü Pınar Karşıyaka ile anlaştım. Orada süre buluyordum. Hatta milli takıma çağırıldım. Filipinler’e elemelere giden kadroda yer aldım. O yazı çok iyi geçirmiştim. Anadolu Efes’ten bir kez daha teklif aldım ve kariyerimin en hatalı kararını vermiş oldum. Efes’teki tek uzundum ve oynayabileceğimi düşündüm. Koç Velimir Perasović genelde 3-4 dakikalık süreler veriyordu ve beni basketboldan oldukça soğuttu. Kontratımın bitmesine bir yıl kala transferimi istedim. Önceliğim İstanbul Büyükşehir Belediyespor’du. Orada yeterince süre bulabileceğimi düşünüyordum. Ancak menajerimin yönlendirmesiyle Beşiktaş’a geldim. Önce Ufuk Hoca daha sonra da Koç İvanovic yeterince süre verdiler ve kendimi gösterme şansı yakaladım. Ancak geçen yaz bedelli askerliğimi yaparken menajerim Fenerbahçe Beko’nun beni transfer etmek istediğini söyledi. Açıkcası süre bulamayacağımı düşündüğüm bir yere gitmek istemedim. Efes ile yaptığım hatanın bir benzerini yapmak istemedim. Beşiktaş’ta mutluyum. Burada güzel işler çıkaracağıma inanıyorum. O yüzden bu yıl kontratımı uzattım. Ben Beşiktaşlıyım. Burada kaptan olmak, Beşiktaşlı Samet olarak anılmak hayallerimden biri. Bunun gerçekleştiğini görebilirsem ne mutlu bana."

Bizim için dönüm noktası

"Koç Ivanovic ve Jordan Theodore ayrıldıktan sonra Türk Telekom ile çok ciddi bir maça çıktık. Burak Hoca yeni gelmişti. Bizim için dönüm noktası sanırım bu maç oldu. Sadece üç yabancı ile çıkabilmiştik. Türk Telekom da kadro olarak bizden çok daha iyi durumdaydı. Ancak müthiş bir mücadele ortaya koyduk ve savaşarak kazandık. Bu maç bir seriyede neden oldu ve arka arkaya maçlar aldık. Elbette bunda Burak Hoca’nın büyük etkisi var. Sanıyorum 11 maçta 9 galibiyet gibi bir seri yakaladık ki, bu son yıllarda yakaladığımız en iyi seri olabilir. Ama Galatasaray maçı öncesi Shaquielle McKissic’in gidişi bizi oldukça etkiledi. Bandırma deplasmanında şanssız bir mağlubiyet aldık. İsmet Akpınar o maç öncesi hastalandı. Eğer oynayabilseydi eminim çok daha farklı bitebilirdi. Kazansaydık Play-Off garanti diyebilirdik ama olmadı. Rotasyonda 5-6 kişi ile oynuyoruz. Bu nedenle bir kişi bile hastalansa takımın ritmini çok etkiliyor. Takımda hiç hastalık ya da sakatlık olmasa eminim play-off’lara çok iyi bir yerden gireriz. Şu an yapmamız gereken, mücadeleyi maç maç ele alıp savaşmak ve sonuna kadar bırakmamak. Zaten başka da şansımız yok şu aşamada.

Burak Hoca oyuncuları özgür bırakan biri. Çok dar rotasyonla oynadığı için de insiyatifi oyunculara bırakan bir koç. Tabii uzun süreler alınca da ritme girip daha verimli olabiliyorsun. Bu yüzden daha savaşan ve istekli oynayan bir takıma dönüştük.

Geçen seneki kadrodan Erkan Veyseloğlu en iyi anlaştığım oyuncuydu. Hala da görüşürüz. Çok iyi arkadaşımdır. Onun gitmesi beni üzmüştü. Ömer Utku Al da çok sevdiğim bir arkadaşım. Kardeşim gibidir. Aslında takımdaki herkesle aram iyidir. Herkesle farklı bir dostluğum, arkadaşlığım vardır. Kenan Sipahi yurt dışında ama hala görüşürüz. Altyapılardan beri beraberiz. Hiç kopmadık. Oğuz ağabey ile bu sene takım arkadaşı olduk ama milli takımlardan zaten bir dostluğumuz vardı. Onu da çok severim. Ben takımın kaptanı olsam da Oğuz Savaş bu takımın ağabeyi.

Kobe bizim çocukluğumuz için çok önemli bir figürdü. Dirk Nowitzki de benim için çok özeldir. Tarzını en sevdiğim oyuncuların başında gelirdi. Avrupa basketbolunda da çok beğendiğim isimler var. Vasilis Spanulis, Yorgos Prindezis ve Juan Carlos Navarro ilk aklıma gelenler. Aslında Avrupa basketbolu benim için çok daha fazla ön planda. NBA’i pek takip edemiyorum çünkü."

Editör: Buğurcan Baştuğ

Haber Yorumları

Habere Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yükleniyor
yukarı çık