03 Aralık 2024, Salı

Spor yazarları Kahramanmaraş depremini, Türk spor camiasını ve Beşiktaş'ı kaleme aldılar

Spor yazarları Kahramanmaraş depremini, Türk spor camiasını ve Beşiktaş'ı kaleme aldılar

6 Şubat günü saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen 7.7 büyüklüğündeki depremin yarattığı yıkım, saat 13.24’te Elbistan ilçesinde yaşanan 7.6 büyüklüğündeki ikinci depremle katbekat arttı.

Edinilen bilgilere göre; Kahramanmaraş’ın yanı sıra Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’yı yerle bir eden deprem sonrası ülke genelinde yedi günlük milli yas ilan edildi, üç ay süreyle OHAL ilan edildi. Arama-kurtarma çalışmaları sürüyor.

Spor yazarları, depremi ve Beşiktaş'ı kaleme aldı.

Japonya sallanıyor biz hep yıkılıyoruz (Bilal Meşe / Milliyet)

Gelibolu’dayım. Sabah oluyor. Evimin penceresinden dışarı bakıyorum. Arkada televizyon açık. Sesi kulağıma geliyor. Deprem haberleri. İçim kan ağlıyor, yüreğim yanıyor. Depremden bu yana gözüme uyku girmiyor.
Volkan Demirel’in feryadı kulaklarımda hep. Beynimi kemiriyor: “Yardım, lütfen yardım, yardım. Ne kadar yardım varsa gönderin, yardım edin. Sadece Antakya, Hatay değil, çevre illerimize yardım. Rica ediyorum, Allah rızası için yardım, yardım.”
Onunla birlikte gözyaşı döküyorum ben de. Aklımdan çıkmıyor.
Ama aklıma yaşadığım bir olay daha geliyor. Depreme yakalanmıştım ben de. Mazi gözümde canlanıyor. Japonya’da yaşamıştım o depremi, taa 26 sene önce. Neden biz hala onlar gibi olamadık diye düşününce acım daha da katlanıyor.
Anlatayım size de. Yıl 1997... A Milli Takım’la birlikte Osaka’da düzenlenen ve bir hafta sürecek turnuvaya gittik, takımın başında Mustafa Denizli hocamız var. Osaka Havalimanı’na kafileyle birlikte indik, pasaport kontrolü falan derken, ben de çevreyi gezdim.
Havalimanın çatısı tamamen çelikten, çünkü Japonya volkanik bir ülke ve sürekli depremler yaşadığını biliyoruz. Tavana baktım, birbirine geçmiş çelik direkler var. Dikkatimi çekti, eğilip, bükülüyorlar, ‘Ne oluyor?’ dedim kendi kendime... Deprem oluyormuş meğer o sırada. Ama kimsenin umurunda bile değil; benden başka!
Havalimanından çıktık, otele yerleştik. O kadar uzun yolculuktan sonra yoruldum, biraz kestirmek istedim. Yatak tekerlekli, tam yatağa uzandım ki, sanırsınız odada biri var, yatak yarım metre kadar yer değiştirdi. Kalktım, tekrar karyolayı duvara dayadım. Hatta uyumadan önce duş almak için banyoya girdim, duvarlar mermer görünümlü ama değil, vurduğunuz zaman ‘tak-tak’ sesler çıkaran sert plastikten yapılmış.
Bu sarsıntılar birkaç kez olunca, huylandım, kalktım camdan dışarı baktım, o da ne, A Milli Takım kafilesi otelin önünde toplanmış. Ben de apar-topar resepsiyona indim, dışarı çıktım, meğer o anda birkaç deprem olmuş. Benim yatak onun için ileri, geri gidip geliyormuş. Biz panik halinde dışarı çıktık ya... Japonlar da şaşırdı! Depreme değil, bize! Neden dışarı koştuk diye. Çünkü onlar için her şey normal. Yemek yiyenler, lobide oturanlar, sokakta yürüyenler. Hiçbirinin deprem umurunda bile değil. Biz de içeri girdik tabi. Sonraki günlerde yüksek binaların sallandığını gördüm birkaç kez daha. Ben de aldırmadım artık. Tabi ki ülkeme dönünceye kadar!
26 sene önce, 26 sene sonra... Japonya’dan Türkiye’ye. Beynimi kemiren sorular, sorular, sorular... Ve Volkan Demirel’in feryadı hep kulaklarımda. Neden arkadaş neden? Neden Japonya ile aramızda bu kadar fark var? Niçin hala onların 26 yıl önceki seviyesine bile gelemiyoruz?. Biz büyük bir ülke değil miyiz? Hani inşaat şirketlerimiz dünya devleri arasındaydı; nasıl oluyor da iskambil kağıdından yapılmış gibi binalarımız. Tamam, bunlar büyük depremler ama... Japonya’dakiler daha büyük! Binalar yapılırken neden denetlenmiyor?
Niçin mühendislerimiz, mimarlarımız boşta gezerken ilkokul mezunu bile olmayanlar müteahhitlik belgesi alıp apartman yapabiliyor?
Niçin, niçin, niçin? Sorular beynimi kemiriyor. Yazık değil mi bu ülkeye? Yazık değil mi onca insanımıza?
Eyy o binalara ‘sağlam’ ruhsatı verenler, imzayı atanlar, hepiniz suçlusunuz, eee denetleyen de yok, vicdanlarınız batsın sizin!
Böylesi acılı günlerde ‘tek yürek’ oluyoruz, bu bizim genlerimizde var, zor günlerin insanıyız ülke olarak. Gelibolu’da bunun örneğini yaşadım, inanın gurur duydum...
Belediye depremzedelere yardım kampanyası düzenledi, emeklisi, çalışanı, işsizi, elde avuçta ne varsa, yardıma koştu, helal olsun. Sadece burası değil, ülkemizin her tarafından yardımlar yağıyor. Biz böyle bir milletimiz, her şeye rağmen güzel insanlarız vesselam, iyi ki varsınız.
Vefat edenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Allah böylesi acıları ülkemize bir daha yaşatmasın diyorum.
Sabah oldu. Gün aydınlandı. Yazıyı bitirdim. Televizyon başındayım. İçim içimi yiyor. “Sesimi duyan var mı?” diye bağırıyor yardım görevlisi enkazın arasındaki boşluktan kafasını uzatmış. “Sesimi duyan var mı?”
Gözlerim nemli. Neden 26 yıl önceki Japonya gibi olamıyoruz yarabbi...

Hepinizin eline koluna sağlık (Bilal Meşe / Milliyet)

'Ateş düştüğü yeri yakar' demişler ama bu ateş hepimizi yaktı, yıktı. İçimde bir alev topu var sanki; kavuruyor ciğerimi... Deprem sadece o illerimizi sarsmadı. Hepimizi derinden yaraladı. Binlerce canımız gitti, yaralılarımız var. Kahroldum, bir o kadar da öfkeliyim!
Yahu arkadaş... O binaları nasıl yaptınız öyle? İskambil kartlarından yapılmış gibi. Üflesen yıkılıyor. Muhabir arkadaşlar deprem bölgesinden görüntüleri ekrana getiriyor. Enkazın sözüm ona betonu elinde un ufak oluyor. Deniz kumu kullanmışlar resmen. Demirler incecik! Temeller doğru, dürüst atılmamış. Önüne gelen, müteahhit oluyor, inşaat yapıyor.
Peki bunları kim denetliyor? İmar izinleri nasıl alınıyor? Kimse görmüyor mu? Gidip bakmıyor mu? Adam o inşaatı nasıl yapıyor? Öfkem, o müteahhitler kadar, o izni verenlere de... İmzaları atanlara da. Denetleme yapmayanlara da...
Bilim adamlarımız yıllardır söylüyor orada deprem olacağını. Onlara gözlerini yumup, kulaklarını tıkayanlara da. Uyuyabiliyor musunuz geceleri? O inşaatlardan kazandığınız paraları yiyebiliyor musunuz? Haram zıkkım olsun e mi!
Eyyy yetkililer. Ülkemi yönetenler... Yönetmeye talip olanlar... Hadi biz geldik gidiyoruz. Bari geleceğimiz olan gençlerimizi, çocuklarımızı düşünün. Onlara sahip çıkalım.  Ne olur artık şu işleri düzeltin.
Deprem öldürmüyor, çürük bina öldürüyor. Allah aşkına artık ihmal etmeyin. Öyle kanunlar koyun ki, hiç kimsenin değiştirecek gücü olmasın. Çürük binalara sağlam raporu verenleri engelleyin, sıkı ve caydırıcı yaptırımlar getirin. Bilimsel verilere, hocalarımızın öngörülerine lütfen kulak verin, kulak!
Büyük felakette o bölgelere akın etmiş, tüm kuruluşları, gönüllüleri, yürekten kutluyor, alınlarından öpüyorum. İyi ki varlar, iyi ki varız. O insanlar, o kuruluşlar, 'nasıl bir can kurtarırız' diye oradalar. O beton yığınları altında bekleyen, yardım çığlıkları atanları sağ kurtarmak için günlerce kazma kürek çalıştılar, elleriyle molozları topladılar.
Yurt dışından can kurtarmak için gelenlere de ayrı bir parantez açmak istiyorum. Din, ırk gözetmeksizin koşa koşa geldiler, her kurtardıklarını sarıp sarmaladılar. Gece gündüz demeden yaralıları hayata döndürmek için büyük özveride bulunan doktorlarımıza, sağlıkçılarımıza gönül dolusu sevgilerimi sunuyorum. Bizim ülke olarak, yaraları saracak, insanlarımızın hayata tutunmasını sağlayacak gücümüz de var, yüreğimizde...
Bir çift sözüm de sokaktaki can dostlarımıza... Gördünüz mü, eyyy onlara tekme atanlar, kürekle vuranlar, onlara kıyanlar, gördünüz mü? Bir insan gibi, enkazların altında yaralanma pahasına canlı aradılar, kurtarma ekiplerimize yol gösterdiler, onların sağ salim çıkmasını sağladılar. Kendilerine uzatılan ekmekleri depremzedelere götürmek için enkazların arasına daldılar, adeta nöbet tuttular. O tablolara bakın, bakın da onlara eziyet edenler belki biraz utanırsınız. Tabii ki utanacak yüzünüz varsa...
Tek yumruk, tek yürek olan bir ülkeyiz, bu bizim genlerimizde var...
Bizim kulvarla ilgili böylesi bir tabloda yorumlar yapmayı asla doğru bulmuyorum, ancak bizlerin de ekmek parası.
Bizim kulvarın lokomotifleri ve Anadolu takımlarının deprem nedeniyle toplu hareket etmeleri, yardımları övgüye değerdir. Rekabet sporun doğasında var. Dileriz depremde tek yumruk olan spor kulüplerimizin bu anlamlı ve örnek davranışları, tribünlere de yansır. Artık yan yana maçları izlediklerini görmek istiyoruz, çünkü çok hasret kaldık.

Transfere devam

Görüyoruz ki kulüpler bir yandan depremzedelere yardımlarını sürdürüyor, diğer yandan transferde de boş durmuyor. 
TFF’nin transferi uzatması üzerine harekete geçen Beşiktaş, bu süreçte eksiğini gediğini kapatıyor. 
Hadziahmetovic’i orta sahadaki enerjisi ve uzaktan şutlarıyla tanıyoruz, sağ beke alternatif Onur Bulut geldi. 
Saiss’in sezon sonu ayrılabileceğini hesaplayan Başkan Ahmet Nur Çebi, Şenol Güneş’in raporu doğrultusunda Omar Colley’i getirdi. Afet nedeniyle ligden çekilen Gaziantep’in etkili oyuncusu Maxim de tamam. Hayırlı uğurlu olsun...

Güzel sözler

"Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez." - MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

 

Gün bugündür... (Turgay Demir / Fotomaç)

Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Malatya, Adana, Mersin başta yüreğimize ateş düştü. Büyük bir afet yaşıyoruz. Böyle zamanlarda her türlü hesabı bir yana bırakıp, birlik olmak, yapabileceğimiz ne varsa onu yapmak millet olmanın gereğidir. Rabbim kaybettiğimiz vatandaşlarımıza rahmet eylesin, yaralılarımıza şifa versin. Yüreklerine ateş düşen tüm vatandaşlarımızın acılarını paylaşıyorum. Allah benzerinden, beterinden saklasın. Ne olcak bu halimiz? Bir yandan yaşanan afet, diğer yandan devam eden hayat. Beşiktaşlılar merak ediyor, sosyal medya başta, bize ulaşabildikleri her yerde soruyorlar;

NE OLACAK HALİMİZ!?

Öncelikle kaldığımız yerden devam edelim Beşiktaşlılar da birlik olmalı ve sorunlara birlikte çözüm aramalı. Başkan Ahmet Nur Çebi ve yöneticiler de bu konuda öncülük yapmalı.

GÜNEŞ'TEN SON UYARI

Şenol hoca futbolcuların moral motivasyonlarını yüksek tutmak ve onları ulaşabilecek en iyi hedefe odaklamak için uğraşıyor. Bu konuda oyuncularla bir toplantı yaptı ve "Herkes Beşiktaş için elinden gelenin en iyisini yapmak zorunda. Artık kaybedecek bir şeyimiz kalmadı. Bundan sonra hata yapanın gözünün yaşına bakılmaz" dedi.

BİR HEDEF KOYMAK ŞART

Evet lig ikinciliği ya da Avrupa'ya tutunmak gibi bir hedefe yoğunlaşmak şart. Pes etmekle bir yere varmak mümkün değil. Dahası bugün pes edilirse gelecek sezon da kaybedilir ve camia kaos yaşar.

KAZANCI VE ISMAEL

Başkan Ahmet Nur Çebi sezon başında gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikledi ve Ceyhun Kazancı'yı büyük futbol alimi kabul edip teknik adam seçiminde ve transferlerde yapılan hatalara ortak oldu. Valerien İsmael ile kaybedilen zaman ve onun isteğiyle yapılan yanlış transferler Beşiktaş'ın bugün yaşadığı sorunların temelidir. Aslında derinlemesine bir analiz yaparsak Sergen Yalçın'la gelen şampiyonluğun ardından, ertesi gün hocaya imza attırmak varken iki ay oyalanıp ondan sonra mecburen anlaşmak zorunda kalmak hataların en büyüğüydü.

HATALAR ZİNCİRİ SÜRMESİN

Sergen Yalçın'ın motivasyonu bozuldu, zaman kaybedildi ve ardından Önder Karaveli, Valerien İsmael derken geçen sezonla birlikte bu sezon da kaybedildi. Aynı şey tekrarlanmasın diye çok dikkatli olmak gerek. Yarım yamalak takviyeler yapmak yerine gelecek sezona odaklanmak şart.

TARİH TEKERRÜR ETMESİN

Yukarıda anlattığım olaylardan ders alınmalı ki, tarih tekerrür etmesin. Beşiktaş yönetiminde istisnalar hariç tecrübeli isimler yok, medya sorumluları da daha önce bu işi yapmış kişiler değil. Yani birçok açıdan Beşiktaş kendi gücünü hissedecek ve hissettirecek durumda değil. Herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli ve kendi hatalarından ders almalı.

ÖNEMLİ OLAN KENETLENMEK

Yönetim planlama yaparken Şenol hoca da, yeni bir sayfa açıp gelecek sezon işine yarayacak oyunculara ağırlık vermeli kalan maçlarda. Beşiktaş büyük camia, her türlü sorunun altından kalkabilecek gücü var. Önemli olan kenetlenmek, birlik olmak. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir...

Editör: Spor Servisi

Haber Yorumları

Habere Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yükleniyor
yukarı çık