26 Aralık 2024, Perşembe

Selfie çeken turist tarihi heykeli kırdı

Selfie çeken turist tarihi heykeli kırdı

İtalya'nın önde gelen neo-klasik heykeltıraşlarından Antonio Canova'nın bir alçı heykelinin üzerine oturan bir turist, heykelin ayak parmaklarını kırdı. Edinilen bilgilere göre; 1757 yılında Possagno kasabasında doğan Antonio Canova adına bu kasabada açılan müzede geçen Cuma günü yaşanan olayda, heykeltıraşın en ünlü eserlerinden Paolina Borghese heykelinin alçı modeli zarar gördü.

Antonio Canova Gipsoteca Müzesi'nin açıklamasında "Avusturyalı bir turist, Paolina Borghese heykelinin üzerine oturarak iki ayak parmağının kırılmasına yol açtı, ardından da olayı bildirmeden aceleyle müzeden uzaklaştı" denildi.

Müzenin açıklamasına göre, güvenlik görevlileri heykelin zarar gördüğünü birkaç dakika sonra fark ederek alarmı çalıştırdı. Kamera kayıtlarının incelenmesi sonucu, Avusturyalı bir turist kafilesinde yer alan bir kişinin, selfie çekmek için heykelin üzerine oturduğu belirlendi.

Avusturyalı turistin müzedeki rezervasyon kaydı sayesinde kimliğinin belirlendiği ve olayın kolluk kuvvetlerine bildirildiği açıklandı.

Canova Vakfı Başkanı: Şuursuz barbar

İtalya'nın tanınmış sanat eleştirmenlerinden, Possagno Canova Vakfı Başkanı Vittorio Sgarbi "şuursuz barbar" diye tanımladığı turistin ülkesine dönmeden bulunması ve cezalandırılması çağrısı yaptı.

Müze de, ziyaretçilerin sanat eserlerine saygı ve sorumluluk bilinciyle yaklaşılması gerektiğini, bunun "medeni bir görev" olduğunu vurguladı.

Öte yandan İtalyan basınındaki haberlerde, müze yetkilileri de yeterli seviyede güvenlik tedbiri almadıkları gerekçesiyle eleştirildi.

Possagno Belediye Başkanı Valerio Favero ise güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğu yönündeki eleştirileri, "Medeniyet yoksunlarına karşı hiçbir tedbir sanat eserlerini korumaya yetmez" diye yanıtladı.

Belediye Başkanı, müzedeki güvenlik önlemlerinin kurallara uygun olduğunu da belirtti ve heykellerin kapalı camekan gibi bölmelere alınmaları halinde "ziyaretçilerin ışık oyunlarının yarattığı duygulardan mahrum kalacağını" vurguladı.

Müze müdürü Moira Mascotto da "Ziyaretçilere her zaman buranın bir gypsoteca (alçı müzesi) olduğunu ve bunun dünyanın en hassas malzemelerinden biri olduğunu hatırlatıyoruz. Eserlere dokunmamaları ve hatta fazla yaklaşmamaları gerektiğini söylüyoruz" dedi.

Antonio Canova kimdir?

Antonio Canova (d. 1 Kasım 1757 – ö. 13 Ekim 1822), özellikle nü vücutları nazikçe betimleyen mermer heykelleriyle tanınmış bir İtalyan heykeltıraştır. Neoklasik tarzın bir simgesi olan eserleri Barok heykelin teatral aşırılığından sonra klasisizmin saflığına dönüşü yansıtır.

Possagno ve Venedik'te çocukluğu ve gençliği

Antonio Canova Venedik Cunhuriyeti'nin Alplerin eteğinde Asolo tepelerinde yer alan Possagno köyünde doğmuştur. Üç yaşında anne ve babasını kaybetmiştir. Bakımını büyükbabası ve büyükannesi üstlenmiştir. 

Babası ve büyükbabası taş ustasıydı ve bu iş ailedede nesiller boyudur devam etmekteydi. Canova'nın eli kalem tutmaya başlar başlamaz büyükbabası tarafından çizim ilkeleri öğretilmeye başlanır. Büyükbabası hem çizim hem de mimari konusunda bilgiliydi ve özellikle dekorasyon konusunda zevk sahibiydi. Sanata çok düşkün olan büyükbabası, Canova'yı hem soyadını hem de sanatını sürdürecek bir torun olarak görüyordu.

Canova'nın ilk yılları ve gençliği çalışarak geçti. Aklında heykeltıraşlık yatıyordu ve büyükbabasının atölyesinde bu isteğini gerçekleştirebilmek için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Dokuz yaşında Carrara mermerinden iki küçük sunak yapmıştır ve bunlar günümüze kadar gelmiştir. Bu dönemin hemen ardından büyükbabası ile birlikte çalışmaya başlamıştır. Büyükbabasının hamileri arasında Venedikli Falier ailesi bulunuyordu ve genç Canova bu şekilde daha sonra en büyük hamisi olacak olan Senatör Falier ile tanışma fırsatı bulmuştu.

Senatörün genç oğlu Giuseppe Falier ile yaşamı boyunca sürecek bir dostluk başladı. Senatör Falier onu hemen koruması altına aldı. İtalyan bir yazar tarafından anlatıldığı ve çeşitli biyografi yazarları tarafından da tekrar edildiği üzere Falier, Canova'nın tereyağından bir aslan heykeli yapmasıyla ilgilenmeye başlamıştır. Bu anekdotun doğru olup olmadığı bilinmemektedir. Hamisi tarafından Canova önemli bir heykeltıraş olan Bernardi'nin ya da genel olarak bilindiği adıyla Giuseppe Torretto'nun yanına çırak olarak girmiştir.

Bu Canova on üç yaşındayken olmuştur ve iki yıl boyunca Torretto ile çalışmaya devam ederek kayda değer bir gelişme sağlamıştır. Venedik'e dönen ustası burada ölür ancak ölmeden önce çırağından iyi bir şekilde sözettiği Falier, Canova'yı Venedik'e gönderir. Burada Torretti'nin bir yeğeni ile bir yıl boyunca çalışmaya devam eder.

Bundan sonra kendi adına çalışmaya başlar ve hamisinden Orpheus ve Eurydice heykelini sipariş olarak alır. İlk figür Eurydice'yi alevler ve duman arasında Hades'ten ayrılırken tasvir eder ve on altıncı yaşgününe yakın bir zamanda tamamlanmıştır. Hamisi ve arkadaşları tarafında oldukça saygı gören bu çalışmaları sonrası Canova artık daha büyük bir kitlenin önüne çıkmaya hazırdır.

Bazı keşişlerin nezaketi boş bir manastır odası olan ilk atölyesine girmeyi sağladı. Burada dört yıl boyunca çok sıkı bir şekilde çalışmalarını sürdürdü. Aynı zamanda birçok ödül kazandığı akademiye de devam ediyordu. Ama daha çok doğa üzerine çalışmaya ve taklit etmeye zaman ayırıyordu. Zamanının büyük bir kısmı da, sanatın sırrı olarak gördüğü anatomi çalışarak geçiyordu. Eğlence yerlerine de giderek burada oyuncuların hareketlerini ve ifadelerini inceliyordu. Aldığı bir karar sonucu uzun yıllar bir desen çizmeden uyumamaya başladı. Heykel konusunda ilerlemesini sağlayacak ne varsa büyük bir arzuyla çalıştı. Arkeolojik çalışmalara özel bir dikkat gösterdi. Hem antik hem de modern tarih ile yakından ilgilendi ve Kıta Avrupası'nda konuşulan dilleri öğrenmeye başladı.

Herhangi bir eser vermeden üç yıl geçirmişti. Artık hamisi için çalıştığı grubu tamamlamaya başladı ve yarattığı Orpheus gösterdiği ilerlemeyi gözler önüne serdi. Bu çalışması evresnel olarak takdir gördü ve ününün temelini oluşturdu. Bu çalışmasının ardından içlerinde çıraklık döneminin en tanınmış eseri olan Daedalus ve Icarus da olan çeşitli gruplar yarattı. Tarzının özlüğü ve doğaya sadık kalarak benzetimi çok büyük ilgi gördü. Ünü arttıkça düşünceleri Adriyatik sahillerinden Tiber kıyılarına döndü ve yirmi dört yaşında Roma'ya gitti.

Roma'da kariyeri

Roma'ya gitmeden önce arkadaşları Venedik Senatosuna bir maaş bağlanması ve böylece sıkıntı çekmeden çalışmalarına devam edebilmesi için başvuruda bulundular. Başvuru sonunda kabul edildi ve maaş bağlandı. Üç yıl boyunca üç yüz düka verilmesine karar verildi. Canova, sanatsever Venedik büyükelçisi Cavaliere Zulian'a tanışmak için bir referans mektubu aldı ve çok iyi karşılandı.

Roma'ya geldiği 28 Aralık 1780, hayatından yeni bir dönemin başlangıcıdır. Burada antik dönemlerin şaheserlerini çalışarak sanatını mükemmelleştirebilecek ve yaşayan ustalar ile rekabete girerek yeteneğini deneyebilecekti. Roma'da tanındığı ilk eseri şimdi Londra'da Victoria ve Albert Müzesi'nde bulunan Minotaur'u yenen Theseus olmuştur. Muzaffer Theseus, canavarın cansız bedeni üzerine oturmuş olarak tasvir edilmiştir. Tüm vücudunu saran bitkinlik giriştiği mücadelenin korkunç doğasını ortaya koyar. Basitlik ve doğal ifade Canova'nın tarzını ortaya koymuştur ve bunlara artık büyüklük ve gerçeklik kavramları da eklenmiştir. Theseus çok büyük bir ilgi görmüştür.

Canova'nın bir sonraki eseri Papa XIV. Clement onuruna bir anıt olmuştur. Ancak başlamadan, maaş aldığı için bağlı olduğunu düşündüğü Venedik Senatosundan ,z,n almak istemiştir. Bu nedenle şahsen giderek izin almış ve Roma'ya dönerek Via del Babuino yakınında ünlü stüdyosunu açmıştır. İki yıl boyunca durmadan çalışarak papanın mezarı için tasarımlarını düzenledi ve modellerini yerleştirdi. Bunlar tamamlandıktan sonra iki yıl boyunca eseri bitirmeye çalıştı ve 1787 yılında eserin açılışı yapıldı. Bu eser sanatçının modern zamanların ilk sanatçısı olarak birçok sanat eleştirmeni tarafından değerlendirilmesini sağlamıştır.

Beş yıl süren yoğun çalışmadan sonra bu sefer Papa XIII. Clement anısına bir başka mezar daha yaptı ve ününü artırdı. Eserlerini artık daha hızlı yapabiliyordu. Bunların arasında sol eline konmuş kelebeğin kanatlarını sağ eliyle tutan Psyche bulunur. İnsanın ruhani parçasını kişileştiren bu figür hemen hemen her açıdan kusursuzdur ve Canova'nın eserleri arasında bir klasik sayılır. İki farklı grupta ve zıt ifadelerle heykeltıraş Cupid ve gelinini ayakta ve yaslanmış olarak tasvir etti. Bu ve diğer eserleri ününü öyle artırdı ki Rusya sarayından Sankt-Peterburg'a gelmesi için teklif geldi. Bu teklifleri reddetti ama en iyi eserlerinin çoğu Hermitage Müzesine gitti. Bir arkadaşına şöyle yazar: "İtalya benim vatanım - sanatın vatanı. Onu terkedemem; benim çocukluğum burada beslendi. Eğer benim nâçizane yeteneğim başka topraklarda yararlı olacaksa İtalya'ya bir faydası dokunmalı; onun isteği diğerlerinden daha üstün tutulmamalı mı?"

1795-1797 yılları arasında birçok eser yaratır, bunların çoğunluğu önceki yapıtlarının reprodüksiyonlarıdır. Bunlardan biri ünlü Venüs ve Adonis'in ayrılışıdır. Bu ünlü röprodüksiyon Napoli'ye gönderilir. Artık Fransız Devrimi etkisini İtalya'da göstermeye başlamıştır. Canova karanlıkta kalmayı ve doğduğu Possagno'da dinlenmeyi tercih eder. 1798'de buraya gelir ve bir yıl boyunca daha çok resim ile ilgilenir. Siyasi sahnede olaylar biraz durulunca tekrar Roma'ya gelir. Ama sağlığı yoğun çalışmadan biraz etkilenmiştir. Arkadaşı Prens Rezzonico ile Almanya'nın bir bölümünde seyahat eder. Seyahatten dinlenmiş ve iyileşmiş olarak döndükten sonra tekrar arzu ve heves ile çalışmaya başlar.

Editör: Buğurcan Baştuğ

Haber Yorumları

Habere Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yükleniyor
yukarı çık