Prof. Dr. Naci Görür, olası İstanbul depremine ilişkin açıklamalarda bulundu. Megakentte deprem olasılığını yüzde 47 olarak açıklayan Görür, "Depremin şiddeti genellikle Haliç'ten Silivri'ye kadar 9 şiddetini bulacak. Bu arada denize yakın olan kesimler Bakırköy, Zeytinburnu gibi yerler daha ciddi etkilenecek." dedi.
"HALİÇ'TEN SİLİVRİ'YE KADAR OLAN BÖLGE CİDDİ ETKİLENECEK"
Edinilen bilgilere göre; geçtiğimiz haftalarda Gemlik Körfezi'nde meydana gelen ve Marmara Bölgesi'nde hissedilen 5.1'lik deprem, yeniden bu kabusla yüzleşmemize neden oldu. Olası Marmara ve İstanbul depremi konuşulmaya başlanırken, Prof. Dr. Naci Görür Sözcü'ye önemli değerlendirmelerde bulundu.
Özellikle İstanbul'da söz konusu depremin gerçekleşmesiyle etkilenecek bölgeleri açıklayan Görür, "Özellikle Avrupa yakasında yer alan bölgeler Haliç'ten tutun Silivri'ye kadar olan alan, denize yakın olan kesimler Bakırköy, Zeytinburnu gibi, buralar depremden daha ciddi etkilenecek. Çünkü depremin şiddeti genellikle Haliç'ten Silivri'ye kadar 9 şiddetini bulacak. 9 şiddetinde bir depremin etkisi altında kalmak şu demek: Çok iyi yapılmış binalar bile ciddi hasarlar alabilir." dedi.
"İSTANBUL'DA DEPREM ORANI YÜZDE 47"
İstanbul'da deprem olasılığının yüzde 47 olduğunu söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada da "Şimdi bu gerçekten çok büyük bir olasılık. Yazı tura bile atsanız yüzde 50 şansla atıyorsunuz." ifadelerini kullanmıştı.
RİSKLİ İLÇELERİ AÇIKLADI
Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, ABD’li araştırmacının verilerini açıklayarak olası İstanbul depremine karşı uyarılarını tekrarladı: “Özellikle Avrupa yakası Asya yakasına göre çok daha riskli.”
CNN TÜRK’te 5N1K programına katılan Görür, her an İstanbul’da büyük bir depremin olabileceğini vurguladı.
Kentte deprem riski yüksek ilçeleri de sıralayan Görür, özellikle Zeytinburnu, Haliç, Silivri gibi Avrupa yakasındaki kıyı kesimlerin olası depremde ciddi etkileneceğini söyledi. Görür’ün açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Zamanı net olarak bilmiyoruz ancak bu depremin olma periyodu hakkında yapılan ciddi araştırmalar var. Bunlardan biri de Amerikalı araştırmacının yapmış olduğu çalışma. Uluslararası dergilerde yayınlandı. Onun söylemine göre, 99 depremlerinden sonra Marmara’da 7’den büyük bir depremin olma olasılığı yüzde 64 denildi. Bu sene birkaç ay önce bu çalışmanın revizyonu yapıldı ve deprem bekleme olasılığımızın yüzde 47 olarak ifade edildiğini gördük. Bu gerçekten çok büyük olasılık.
Yazı tura bile atsanız yüzde 50 şansla atıyorsunuz. Yüzde 47 büyük bir olasılık. Bu da gösteriyor ki deprem konusunda öyle bizi rahat tutacak zaman itibarıyla pek bir şey yok. Her an İstanbul’da büyük deprem olabilir diye düşünüyorum.
İstanbul’da yapılan deprem haritaları var. Şöyle bir genelleme yapılabilir İstanbul’un Avrupa yakası Asya yakasına göre çok daha riskli. Başlıca nedeni Avrupa yakasının özellikleri. Zemin burada çürük hem de bu zemine deprem dalgaları girdiğini zaman daha yıkıcı. Depremin şiddeti de görece olarak Avrupa yakasında daha fazla Asya yakasında nispeten daha az.
Avrupa yakasında kıyı kesimleri kıyıdan ilk 10 metre içeriye girecek olan bant bölümünde depremin şiddeti fazla. Özellikle Avrupa yakasında yer alan bölgeler Zeytinburnu’ndan tutun veya Haliç’ten tutun özellikle Silivri’ye kadar olan alan denize yakın olan kesimler Bakırköy, Zeytinburnu vs buralar depremden daha ciddi etkilenecek yerler.
KENTSEL DÖNÜŞÜM TAM YAPILMIYOR
Kentsel dönüşümün tam yapıldığını düşünmüyorum. Kentsel dönüşüm diye yapılan şey daha çok o kentin yapı stoğuyla ilgili. Yapı stoğunu güçlendirmek kentsel dönüşüm olarak lanse ediliyor. Kentsel dönüşümün bir parçası olabilir ama bütüncül olarak bir kenti ele alıp o kenti deprem dirençli hale getirecek çalışmaları yapmak demektir. Sadece yapı stoğunu yapmak kentsel dönüşüm demek değildir. Bir kenti depreme hazırlamak demek deprem geldiği zaman o kentin minimum hasar alması ve günlük hayatın kesintiye uğramadan devam etmesi demektir.
SALGIN HASTALIK
SÖZÜ'ye konuşan Görür, "İstanbul’da kanalizasyon ve içme suyu yan yana gider. Depremde bunlar kırılır, tahrip olur, kanalizasyon içme suyu şebekesine karışır. Salgın hastalık gırla gider. Sular kesilir, hijyen kalmaz. İnsanlar susuzluk çeker. Su getirip halka dağıtmak büyük problem olur, yollar kapalı olur. İnsanlar yıkanamaz.
Ben bütün İstanbul’un Avrupa ve Asya yakasında kanalizasyon ve içme suyu alt yapısının nerelerde ne kadar kırılıp, kırılmayacağını, nasıl değiştirilip deprem destekli yapılabileceğini hesapladım, yapacağız, para yok.
Hükümet vermiyor. Bir ülkede yerel yönetimle hükümet birbirini çelmeliyorsa o iş yürümez.
Hepsini biliyorum. Avrupa yakasında daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Marmara Denizi’nden kıyıdan başlayarak ilk 10 kilometrelik bir şerit düşün. Orada çok daha fazla sıkıntı olacak. Çünkü depremin şiddeti genellikle Haliç’ten Silivri’ye kadar 9 şiddetini bulacak. 9 şiddetinde bir depremin etkisi altında kalmak şu demek: Çok iyi yapılmış binalar bile ciddi hasarlar alabilir." dedi.
"ONLAR UZMAN DEĞİL, İNANMAYIN!"
Beklenen büyük İstanbul depremi ile ilgili ezber bozan açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Şener Üşümezsoy ise Marmara Denizi’nde büyük depremin beklendiği fay hattının ölü olduğunu büyük bir deprem tehlikesi yaratmadığını iddia etti. Üşümezsoy’un bu çıkışına ise İstanbul’u bekleyen deprem tehdidine karşı sürekli uyarılarda bulunan Prof. Dr. Naci Görür’den itiraz geldi. Görür, bu gibi açıklamalara karşı halkı uyararak “Onlar uzman değil, uzmanlık için bazı kriterler gerekir, inanmayın” ifadelerini kullandı. Görür ayrıca medyaya da seslenerek “Herkese mikrofon uzatmayın, bu vebalin altında kalmayın.” ifadelerini kullandı. İşte Prof. Dr. Naci Görür’ün Sözcü gazetesinden İpek Özbey’e verdiği o röportajın ilgili bölümü:
"Hocam önce bir kafa karışıklığını giderelim istiyorum. Bazı uzmanlar, Marmara Denizi’ndeki fayın ölü bir hat olduğunu söylüyor. Asıl fay Yalova’nın Çınarcık bölgesinin önünden geçiyormuş, yani hiçbir zaman Kuzey Marmara kenarından giden bir fayımız söz konusu değilmiş. Şimdi uzmanlardan gelen farklı yorumlar var, siz ise yıllardır uyarıyorsunuz, hatta bazen çığlık atıyorsunuz. Uzmanlar arasındaki bu derin görüş ayrılığı neye dayanıyor, aynı yere bakıp nasıl farklı sonuçlardan bahsediyorsunuz?
İsim vermeyeceğim ama onlar uzman değil. Bilimsel de değil. Uzman dediğin zaman konuştuğu konu üzerinde çalışmış, gözlem yapmış, veri toplamış, o verileri incelemiş, yorumlamış, bilim süzgecinden geçmiş, çalışması uluslararası saygın bir dergide yayınlanmış olmalı. Bu bilimsel bir çalışmadır ve dolayısıyla bir uzmanın yapabileceği bir şeydir.
Bu açıklamayı yapanlar da bilim insanı ama…
Bilim insanı olmanın koşullarını az önce saydım. O yüzden siz de her önünüze gelene mikrofon uzatmayın. Yazık, günahtır. İnsanların vebalini alırsınız. Çünkü deprem olmayacak diyenlere inanmak herkesin daha çok işine gelir, kulağa daha hoş gelir. Dolayısıyla bu arkadaşların özgeçmişine girsen hiçbir yayınları yok. Hayatları boyunca bir uluslararası dergide yayın yapmamışlar. Bunların yayın dediği kendin pişir kendin ye. Sonra Marmara hakkında konuşuyoruz. Marmara hakkında bir şey söylemek için, teknoloji, olanak, yeraltı, deniz üstü bütün çalışmaları ve verileri toplamış olmak lazım ki bu bir kişinin yapabileceği bir şey değil. Donanımlı araştırma gemilerinin yapabileceği, milyonlarca Euro’ya mal olacak, dünyadan uzmanların gelip yorumlayabileceği bir şey. Bu kişiler hayatlarında Marmara’ya bu anlamda ayaklarını sokmamışlar.
Siz?
Bütün bu araştırmaları yapan Türk tarafının başkanı benim. Ben bir şey dediğim zaman arkamda 8 uluslararası, 2 tane ulusal geminin verilerine dayanarak söylüyorum. Bir de bu araştırmalarda iki denizaltı kullanmışız. Denizin altında 1200 metre dalıp, günde 7 saat çalışmışız. Binlerce kilometre sismik almışız. Bütün dünyaya da yayınları biz yapmışız. O insanları sayarız, severiz, başımızın üzerinde yeri var, ayrı. Ama bunu diyen kişilere şunu sormak lazım: Bu verileri hangi uluslararası saygın bilim platformunda yayınladın da diğer bilim insanları farkında değil? Biz AB fonlarından 80-90 milyon Euro’luk araştırma yaptık. İngilizlerin, İtalyanların, Fransızların TÜBİTAK ayarındaki kurumları bunun arkasında oldu.
Bu araştırmalar en son ne zaman yapıldı?
1999’dan günümüze kadar. En yoğun dönem 2014…
Bu veriler eskir mi peki?
Hayır, hayır. Araştırmanın sonu yok, ölçeği değiştirdiğin zaman ebediyen gider. Bak, 1999 depremi olduğu zaman Marmara Denizi hiç bilinmeyen bir denizdi. Biz de bilmiyorduk. Ayıp bir şey. Bütün dünya bizi ayıpladı ama 20 bin kişi ölmüş, yüzümüze vurmadılar. Biz 1999 depreminden sonra TÜBİTAK olarak NATO’ya müracaat ettik. NATO tarihinde ilk kez deprem konusunda bir ülkeye yardım etti. Bize 100 bin dolar para çıkardı, beni de başkan seçti. İki Türk gemisi deniz kuvvetlerine ait, NATO’nun desteğiyle başladık çalışmaya. Sonra Brüksel’e gittik. Toplantı yaptık, 60 ülkeyi çağırdı NATO. Durumu anlattık. Dünyanın en saygın bilim insanları nasıl çözeriz diye anlattı. İki ülke, Fransa ve İtalya bizimle işbirliği yaptı. Dünyanın en donanımlı gemilerini yolladılar. Sonuçta dünyada hiç bilinmeyen Marmara Denizi’ni dünyanın en bilinir denizi haline getirdik. Yani senin soruna gelince bu detaylı çalışmalar sonunda zaman geçince bir şey değişmez. Bunlar yerin yapısı."
ŞENER ÜŞÜMEZSOY İSTANBUL DEPREMİ İLE İLGİLİ NE DEMİŞTİ?
Deprem uzmanlarının uzun yıllardır 'İstanbul'da 7'nin üzerinde deprem bekliyoruz' açıklamalarını değerlendiren Prof. Dr. Üşümezsoy, Marmara Denizi'ndeki fayın ölü bir fay olduğunun söylendiğini aktararak "Hiçbir zaman Kuzey Marmara kenarından giden bir fayımız söz konusu değil" ifadelerini kullanmıştı.
Editör: Araştırma Servisi
Haber Yorumları
Yorum Yazın
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.