18 Aralık 2024, Çarşamba

Kemal Kılıçdaroğlu: Ben Kemal, geliyorum!..

Kemal Kılıçdaroğlu: Ben Kemal, geliyorum!..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM CHP grp toplantısında konuştu. Edinilen bilgilere göre; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aşağıdaki ifadeleri kullandı:

-“Sayıştay'a ve Sayıştay'ın onurlu denetçileri ne seslenmek istiyorum: İktidara geldiğimizde o raporlarınızda, yani yazdığınız raporlarda 418 milyar doları görmezsem görevinizi layıkıyla yerine getirmemişsiniz demektir. Bir daha söylüyorum: 418 milyar doları raporlarınızda görmezsem, görevinizi yerine getirmemişsiniz demektir. Açıkça, milletimin önünde açıkça ifade ediyorum: Vallahi de billahi de raporda görmezsem, yakarım sizleri!”

-“Onların Türkiye'deki mal varlıkları, yurtdışına kaçırdıkları, aile bireylerine transfer ettirdikleri, akrabalarına verdikleri; çaycıya şoföre gizlettikleri her kuruşun ama her kuruşun peşine düşeceğim. Bakınız, önemli bir önemli bir ofisin kurulması kararı alındı, 'Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi'ni kuruyoruz, bunu boşuna kurmuyoruz. Söz veriyorum; kediye, köpeğe aldıkları tasmalara beytülmalden 1 kuruş harcanmışsa, onu bile geri alacağım.”

-“Bizim arsız ve hırsıza muamelemiz çok ama çok açık ve çok nettir. Vuracağız neşteri, alacağız devletin malını geriye; bu kadar açık. Seçimin ertesi gününde onların telefonları acı acı çalacak. Açtıkları telefonun ucunda bir ses duyacaklar: Ben Kemal, geliyorum!..”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Hiç endişe etmeyin, herkesin hakkını teslim edeceğim… Hiç endişe etmeyin, herkesin hakkını teslim edeceğim…

Değerli arkadaşlarım; bizleri televizyonları başında, sosyal medya hesaplarında, radyoları başında dinleyen bütün vatandaşlarıma Cumhuriyet Halk Partisi Grubu’ndan kocaman bir sevgi ve saygı gönderiyorum. Bütün Türkiye'ye gönderiyorum ve artık Türkiye şunu bilmeli ve artık Türkiye şunu bilmeli: Ayrışmayacağız, inadına kucaklayacağız. Kavga etmeyeceğiz, inadına barışacağız. Bu güzel ülkemize huzuru ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun mutlaka ama mutlaka getireceğiz. Herkes emin olsun.

Arkadaşlar da ifade ettiler; evet, biliyorum, çek mağdurları var aramızda, biliyorum, af talebinde bulunanlar var biliyorum, ücretli öğretmenler var biliyorum, atama bekleyen öğretmenler var... Türkiye'nin her tarafından sorunlar geliyor. Bütün mesele, her soruna akılcı çözümler üretmektir. Her soruna akılcı çözümler ürettiğinizde, kendi içinde barışık bir toplumu inşa etmiş olursunuz. Hedefimiz de bu; kendi içinde barışık, sorunları olmayan, var olan sorunları akılcı politikalarla çözen bir siyaset anlayışı. Bu siyaset anlayışını Türkiye'ye getireceğiz.

Nasıl? 6 lider bir aradayız, 6 lider birlikteyiz ve birlikte mücadele ediyoruz ve birlikte demokrasiyi savunuyoruz. Dolayısıyla var olan sorunlara akılcı politikalarla çözüm üreteceğiz. Emin olun!

Efendim belgesel çeken bir arkadaşımız vardı Sibel Tekin; gözaltına alınmıştı, tutuklanmıştı, hapse atılmıştı "neden belgesel çektin" diye. Neyse, adli kontrol şartıyla tahliye edilmiş, güzel bir haber. Sevgili Sibel'e şunu söyleyelim: Kapalı cezaevinden açık cezaevine hoş geldin ama Türkiye'yi bir cezaevi olmaktan kesinlikle kurtaracağız. Emin olun.

Dediğim gibi her taraftan yağmur gibi "ne olursunuz acaba bizim sorunumuzu da dillendirir misiniz" talepleri var. Onlara söz veriyorum; evet, her fırsatta sizin sorununuzu bir şekliyle değerlendireceğim diye. Devlet Opera ve Balesi'nden de geldi: "Figüran sözleşmesi yaptılar bizimle ama biz orkestra sanatçısıyız, bale sanatçısıyız, koro sanatçısıyız, solo sanatçıyız, çocuk korosu şefi olarak görev yapıyoruz. Dolayısıyla biz figüran değiliz, gerçek anlamda sanatçıyız. Bize kadrolarımız verin" diyorlar. Az kaldı, hiç meraklanma, 3,5 ay sonra sevgili arkadaşlarım, sanatçılarım kadrolarınızı alacaksınız. Hiç endişe etmeyin.

Yeterliliğe Tabi Gelir Uzmanları Derneği. Gelir Uzmanları Derneği, Maliye Bakanlığı'nda çalışıyorlar. Benim eski bakanlığım, benim göz ağrım bir anlamda; beni yetiştiren, bana ahlakı, erdemi öğreten bir kurum Maliye Bakanlığı. O yılların Maliye Bakanlığı sadece Türkiye'de değil, dünyanın pek çok ülkesinde de saygınlığı ile bilinen bir bakanlıktı. Orada da haksızlıklar ve hukuksuzlukların olduğu ifade edildi. Yeterliliğe Tabi Gelir Uzmanları Derneği, "büyük bir haksızlıkla karşı karşıyayız" dediler. Geldiler bana: "Çok sayıdayız, binlerce kişiyiz, bu haksızlığı ne olursunuz dile getirin" diye. Onlara söz verdim, benim meslektaşlarım onlar. Maliye Bakanlığı'nın tüm çalışanları aslında benim meslektaşlarım. Onlara Cumhuriyet Halk Partisi Grubu’ndan selam gönderiyorum. Onların çalışmalarını istiyorum, adaletle çalışmalarını istiyorum. Evet, bir haksızlık var, bunun farkındayım ama az önce ifade ettiğim gibi biraz sabır edeceksiniz, 3,5 ay sonra bütün sorunlarınız çözülecek. Teşekkür ederim.

Akaryakıt bayileri... Arabamıza akaryakıt alırken, “bunlar herhalde çok kazanıyor” diye içimizden geçirmiş olabiliriz. Aslında bunların büyük bir kısmı zarar etmeye başladı. 7 ayda kapanan bayi sayısı 412 ve zarar ediyorlar. Eğer küçük bir alışveriş merkezi olmasa, yani orada bir şeyler satmasalar, tümüyle zarar edecekler. Bunun farkındayım. 100 binin üstünde kişi çalışıyor burada, 100-150 binin üzerinde insan çalışıyor. Nasıl olur da bunun farkına varmıyorlar? Nasıl olur da alın teri bu kadar hoyratça göz ardı edilebiliyor? Akaryakıt bayilerine sesleniyorum, derdinizi biliyorum. Zaten milletvekili arkadaşlarımız her akaryakıt aldıklarında dertlerinizi anlatıyorsunuz onlara.

Toplumun her kesiminde sorun var, her kesimin de var ve bu sorunu çözmeye kararlıyız. Alın teri döken, herkesin kazandığı güzel bir ülkeyi inşa edeceğiz. Avantadan para kazananlar değil, alın teri dökenlerin kazandığı bir Türkiye'yi inşa edeceğiz. Beşli çetelerin değil, alın teri dökenlerin kazandığı bir Türkiye'yi inşa edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım; tek adam rejimi inşa edildiğinde "Türkiye'nin bütün sorunlarını en kısa sürede çözeceğiz" dediler ve söz verdiler. Meydan meydan gezdiler, valileri gezdi, kaymakamları gezdi, herkes gezmeye başladı. Erdoğan geldi, oturdu... Tek adam rejiminin bugün faturası hepimizin önünde duruyor. En küçüğümüzden, en büyüğümüze kadar, işçisinden çiftçisine kadar, memurundan emeklisine kadar, sanayicinden tüccarına kadar, esnafından serbest çalışanına kadar ve milyonlarca işsizin farkında olduğu bir gerçek var: Bu rejim bizi mahvetti ve bu rejim artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir beka sorunudur. Bir daha ifade edeyim; bu rejim, yani tek adam sistemi artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir beka sorunudur ve Türkiye buradan çıkmak zorundadır.

"Türk Lirası değer kaybettiğinde, dış ticaret açığımız azalacak ve fazla vereceğiz, cari fazla vereceğiz" diyorlardı. 4 yıl içerisinde cari açık 4 kat arttı, 4 kat... Yani söylediklerinin tam tersi oldu ve böylece tek adam rejiminin bütün teorileri çökmüş durumda. O nedenle biz ayağa kaldıracağız.

Güzel bir kar yağdı bugün Ankara'ya, hepimiz çok mutluyuz, karı özlemiştik zaten. Dolayısıyla çiftçimiz de bekliyordu; toprağın beslenmesi lazım, biraz daha karın yağmasını istiyoruz aslında. Hem tarlaların hem bereketin artması açsından, tarlaların suyla buluşması açısından son derece değerli. Yüksek dağlara da kar yağarsa, tepelere de kar yağarsa yeraltı suları da zenginleşmiş olacak. En büyük arzumuz bu zaten.

Ama bir gerçeğe dikkatinizi çekmek isterim: Rusya-Ukrayna savaşından sonra doğalgaz fiyatları yüzde 80 düştü, yüzde 80 dünyada ucuzladı. Erdoğan hiç ses çıkarmıyordu ama sanıyordu ki Bay Kemal'in dünyadaki gelişmelerden haberi yok. Haberim var ve hemen söyledim: Kardeşim doğalgaz fiyatları dünyada yüzde 80 düştü, sen neden doğalgaz fiyatlarını düşünmüyorsun diye. Hemen harekete geçtiler, sadece sanayiciler ve doğalgaz santralleri için doğalgaz fiyatını düşürdüler. Az düşürdüler ama yüzde 13 ile 18 arasında düşürdüler, dünyada yüzde 80 düşmüştü. Ama konutlarda yok, işyerlerinde yok, oralarda düşünmediler.

Bir şey daha: Kışın en ağır geçtiği, yani karakış diye tanımladığımız mevsimin en derinden hissedildiği Erzurum ve Kars gibi kentlerimiz var, buralarda kış yaklaşık 6 ay sürer. Kardeşim doğalgaz fiyatını neden düşürmüyorsun? Dünyada ? düştü, sen de ? ucuz alıyorsun, o zaman neden milletin sırtına bunu yıkıyorsun? Bunu neden bu hale getiriyorsun ve devletin neden adaletle yönetmiyorsun diye soruyorum ve buradan bütün konut sahiplerine, işyeri sahiplerine sesleniyorum:

Vergi veriyorsunuz, emlak vergisi dahil, KDV dahil bütün vergileri veriyorsunuz ama bir de dünyada ? fiyatı düşen doğalgazı pahalı olarak size ödetiyorlar. Bu sizin fark etmediğiniz ama bizim fark ettiğimiz adaletsiz bir vergi. Bununda çözümünü istiyoruz. Umuyoruz kısa süre içerisinde konutlarda, işyerlerindeki doğalgaz fiyatını da düşürmüş olurlar.

Bir şey daha söyleyeyim; Allah nasip eder, iktidar olduğumuzda göreceksiniz 3,5 ay sonra hiçbir hanenin, hiçbir evin, fakir fukaranın evinin ne doğalgazı kesilecek, ne elektriği kesilecek, ne de suyu kesilecek. Buradan bir daha ifade edeyim; Allah nasip eder iktidar olduğumuzda hiçbir hanenin, özellikle fakir hanelerin ne elektriği kesilecek, ne suyu kesilecek, ne doğalgazı kesilecek. Sosyal devlet onların yanında ve onların hizmetinde olacak. Anladığımız devlet budur.

Asgari ücrete malum büyük zamlar yaptılar sözde. Bu zammın enflasyonla eriyeceğini hepimiz üç aşağı beş yukarı tahmin ediyorduk ama bu kadar hızlı eriyeceğini hiç düşünmemiştim. Net asgari ücret 8506 lira 80 kuruş. Dört kişilik bir ailenin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür fiyatları toplanıyor ve bunun üzerinden asgari ücret belirleniyor. Asgari ücreti alanların sayısı yaklaşık 5 milyon 400 bin kişi ve 5 milyon 400 bin kişi şu anda açlık sınırının altında maaş alıyor.

Bir daha ifade edeyim: Verdikleri asgari ücret, Türk-İş'in belirlediği açlık sınırının altında kaldı. Gerçekten de alın terinin bu kadar ucuz olduğu, ucuzlatıldığı ve insanların açlık sınırının altında maaş almaya mahkum edildiği bir tek adam rejimi var. Sarayda böyle bir şey yok; 4 yerden maaş alırsın, 5 yerden maaş alırsın, bir elin sıcak suda, bir elin soğuk suda, keyfin yerinde ama 5 milyon 400 bin asgari ücretlinin açlık sınırının altında maaş almalarına yol açtın, daha doğrusu oraya mahkum ettin bunları.

Bütün asgari ücretli kardeşlerime sesleniyorum: Benim görevim, iktidar olduğumuzda hiçbir asgari ücretlinin açlık sınırının altında maaş almayacağı bir düzeni inşa etmektir.

Eğer milyonlarca kişiyi açlığa mahkum ediyorsanız, milyonlarca kişiyi işsiz bırakıyorsanız, bu iktidar bir zorba iktidarıdır; sıradan bir iktidar değildir, zorba iktidarıdır. Dolayısıyla zorbadan yola çıkarak bir de kısaca Boğaziçi Üniversitesi'ne değinmek isterim.

Değerli arkadaşlarım; zorba iktidarlar aynı zamanda korkaktırlar bunlar, korkaklığını zulmederek gidermeye çalışır, ben güçlüyüm demek ister. Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyum atandı. Niye kayyum atanır? Bir süre kaldı, dayanamadı ve ayrıldı. İkinci sefer, kendi içlerinden bir kayyum çıkardılar. Okulun içinden çıkan kişi, aslında tam anlamıyla tanımlarsak bir Brütüs, gerçek anlamda bir Brütüs. Boğaziçi Üniversitesi sıradan bir üniversite değildir. Boğaziçi Üniversitesi, dünyanın en önemli ve en saygın üniversitelerinden birisiydi. Her birimiz, evladımız Boğaziçi Üniversitesi'ni kazandığı zaman hepimiz gurur duyardık, komşularımız gurur duyardı bir evladımız, bir çocuğumuz Boğaziçi Üniversitesi'ni kazandı diye.

Değerli arkadaşlarım; aldılar, yerine Brütüs Naci'yi getirdiler. Bakın ne yaptı? Bir, hocaları kovdu. Dünyanın saygı duyduğu, dünya biliminin göz önünde tuttuğu ve onlara saygı duyduğu bilim insanlarını üniversiteden attılar. Hocaları kovdular, öğrencileri dövdürdüler, hatta bazılarını hapse attırdılar. Bir kulüpleri vardı, kulüplerini tamamen kapattılar ve okul 200 sıra geriye düştü, dünya üniversiteler listesinde 200 sıra birden geriye düştü değerli arkadaşlarım.

Şimdi bu Brütüs Naci durmadı, bu sefer de okul mezunlarının kendi paralarıyla yaptıkları bir bina var, o binaya da el koydu. Zorbalık yaptı, "burayı da alacağım" dedi. Buradan Naci'ye sesleniyorum: Zulümden hoşlanmam, adaletsizlikten hoşlanmam, baskıdan hoşlanmam; bunu yapanları da asla ve asla affetmem, asla ve asla affetmem!

Naci, kayyum düzenine son verdiğimiz zaman görecektir neyin ne olduğunu, o da görecektir geliyor gelmekte olanın ne anlama geldiğini.

Ortak politikalar mutabakat metni, böylesine bizim demokrasi tarihinde bir ilktir. Bunu gurur duyarak ifade etmek istiyorum; 6 lider bir araya geldik ve 6 lider devlet için bir beka sorunu haline gelen tek adam rejimini değiştirip, bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek için bir araya geldik.

Ve değerli arkadaşlarım; eğer Cumhuriyet tarihinde 6 lider bir araya gelip, 2300'ün üzerinde var olan sorunlara tek tek çözüm üretiyorsa ve bu çözümü üretirken oybirliği ile yapıyorsa, gönül rahatlığı ile yapıyorsa, Türkiye'nin geleceği aydınlıktır; hiç kimse endişe etmesin, aydınlıktır.

Yolsuzluklara karşı mücadele burada var, işsizliği giderme konusunda alınacak politikalar burada var; Türkiye'nin saygınlığını, itibarını koruyacak dış politikanın nasıl olması gerektiği burada var; dijitali, bilgiyi, teknolojiyi nasıl yakalayacağız, nasıl büyüteceğiz, burada var; çalınan paraları nasıl alacağız, hepsi burada var. Hiç kimse endişe etmesin, devleti yeniden inşa edeceğiz; ahlak üzerine, erdem üzerine, bilgi üzerine, adalet üzerine yeniden inşa edeceğiz. Ne diyorlardı? "6 benzemez efendim bunlar, bir araya gelemezler efendim bunlar, sabahtan akşama kadar kavga ederler bunlar, şunu derler, bunu derler..." Ya arkadaş siz bir aradasınız, hiç bir araya gelip bir fotoğraf verdiler mi? Bir masanın etrafında toplanıp da önlerinde kağıtlar, "ya şu memleketin sorununu nasıl çözeriz" diye düşündüler mi?

Ya bu memlekette yolsuzluk var, bu memlekette hırsızlık var; "ya yolsuzlukları önlemek için şu adımı atalım" diye bir cümle kurdular mı? Ya Bu memlekette tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenler var.

“Bunlarla bizim mücadele etmemiz lazım” dediler mi? Demediler. Besleniyorlar oradan çünkü, besleniyorlar oradan. Yolsuzluklardan besleniyorlar, biliyoruz. Devletin saygınlığını koruyacağız. Devlet, gerçek anlamda devlet olacaktır, ana devlet olacaktır, devlet anası dediğimiz kavram olacaktır. Herkesi kucaklayan, herkese saygı duyan, hiç kimsenin kimliğine, inancına, yaşam tarzına müdahale etmeyen bir devleti inşa edeceğiz. Sağlıktan tutun adalete kadar, dış politikadan tutun çiftçinin sorununa kadar her alanda çalışacağız ve her alanda güzel şeyler üreteceğiz.

Dokuz ana başlık, 2300'den fazla çözüm vaadimiz var. Ortak karar, ortak imza ve oy birliğiyle alındı bunların tamamı. O nedenle diyorum, bizim tarihimizde bir ilktir, demokrasi tarihinde bir ilktir ve bütün demokrasi tarihi kitabını yazacak olan hocalar, bu kitaba atıf yapmadan bir kitap yazamayacaklardır. Bunu da herkesin bilmesini isterim.

Biz duygularımızla değil, biz aklımızla hareket ediyoruz. Biz önyargılarımızla değil, biz aklımızla hareket ediyoruz. Biz kavgayla değil, biz aklımızla hareket ederek sorunları çözmeye çalışıyoruz. Biz onlar gibi değiliz. Onlar malı götürüyorlar, biz herkesin hakkını ve hukukunu teslim etmek için mücadele ediyoruz. Biz bunu yapacağız. Biz tıka basa dolu hapishaneleri değil, hapishanelerinde kimsenin olmadığı bir Türkiye'yi inşa etmek istiyoruz, herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye'yi inşa etmek istiyoruz.

Bakınız ilk yapacağımız iş, “Durum ve Hasar Tespit Komisyonu” kuracağız. Burada var Durum ve Hasar Tespit Komisyonu; memleketin hangi halde olduğunu görevlendireceğimiz bir grup uzman araştıracak, bir rapora bağlayacak, getirecek, 6 liderin önüne koyacak. Çünkü bilgiye dayalı karar almak zorundasınız, ezbere değil. Neyin ne olduğunu bilmemiz lazım.

Strateji ve Planlama Teşkilatını kuracağız, bu da bizim vaatlerimiz arasındadır. Plansız bir devlet olmaz, programsız bir devlet olmaz. O işin uzmanları, her alanda uzmanları Strateji ve Planlama Teşkilatında görev alacaklardır.

Merkez Bankası'nın bağımsızlığı, bunu kesinlikle sağlayacağız, söz verdik. Ekonomik ve Sosyal Konsey kesinlikle çalışacak. Dolayısıyla var olan sorunları, sorunu yaşayandan dinleyeceğiz ve sorunu yaşayan kişi sorununu anlatacak ve biz o sorunu çözmek için çaba harcayacağız.

Değerli arkadaşlarım; bütçe disiplinini kesinlikle sağlayacağız. Kamu İhale Yasası'yla ilgili düzenlemelerimiz var. Düzenlemeler açık ve şeffaf olacak, yayınlanacak. Hiçbir şekilde, "gel bakayım sana şu ihaleyi verdim; sen amcamın oğlusun, sana da şunu verdim; sen bizim partiye büyük yardımlar yaptın, sana da şu ihaleyi vereyim" olmayacak. Devlet, kimsenin babasının malı olmayacak. Hiç endişe etmeyin. Şunu hayata geçirdiğimiz zaman göreceksiniz, Türkiye'de her şey çok kısa süre içerisinde düzelecek değerli arkadaşlarım. Bundan emin olmanızı isterim.

Son bir konuya değinip, sözlerimi bitireyim değerli arkadaşlarım. Sevgili dostlarım, değerli arkadaşlarım; son bir konuya değinip sözlerimi bitirmek istiyorum. Biliyorsunuz, bir konuda ta en başından beri çok açık ve net konuşuyorum: Bu beşli çetelerin proje kisvesi altında devlet hazinesinden fazlasıyla götürdüklerini, götürdükleri paraları, götürdükleri malları onlardan tahsil edeceğim sözünü verdim, 85 milyona tahsil edeceğim sözünü verdim. Çünkü o paralar, bu ülkenin doğmamış bebeklerinin parasıdır, onların paraları değildir.

Tabii bu çetelerle bu savaşı ilan etmeden önce dost meclislerinde çok uyarıldım; "Aman başkan onlarla uğraşırsın, o devasa para da seninle uğraşır" diye telkinlerde bulundular. "Mafyası var, bunların paramiliter gurupları var, derinleri var; aman başkan dikkatli ol" diyen insanlarla, dostlarla bir araya geldim. Bunların tamamı samimi kaygılardı; evet, samimi olarak uyarıyorlardı “aman dikkatli ol” diye. Ama tabii ki ben bütün bunları bilerek ve düşünerek yola çıktım.

Ben bilmiyor muydum bunu söylediğimde bu sürecin ne kadar kirli hale geleceğini. Ben bilmiyor muydum her türlü karalama kampanyalarının yapılacağını ve tehditlerin artacağını; silahların gölgesinde siyaset yapmak zorunda kalacağımı ben bilmiyor muydum? Elbette biliyordum. Görüşme talepleriyle geldiklerinde görüşmeyi kabul edersem, bu kirli düzenin hedefi olmayacağımı da gayet iyi biliyordum.

Halkımın şunu çok iyi bilmesi ve beni çok iyi anlaması gerekiyor; Bu çetelerin bir kısmı bu sarayı iktidarından, yani Erdoğan'dan önce de vardı; onlar da devletin içindeydi. O zaman da devletin içindeydiler. Her gelen iktidarla hizalanmış bunlar. Sürekli bir şeyler değişmiş ama bunlar hep sistemin içinde kalmışlar. Her gelene de yedirmişler, derinlere de yedirmişler, mafyaya da yedirmişler. Öyle ya, Hazine'yi kolay kolay soydurmazlar adama. Ne kadar karanlık odak varsa, hepsini beslemek zorundasın eğer bunlarla işbirliği yaparsan.

Bunlar nasıl insan satın alınacağı konusunda da uzmanlaşmış durumdalar. Bunlarla görüştüğüm an emin olun aynı zamanda bu çarkın da bir parçası olacaktım. İktidarın ismi değişecekti ama halkımın sefaleti aynen devam edecekti. Yani bir Erdoğan gidecekti ama yerine yeni bir Erdoğan gelecekti, halkımız da sefalet içinde kalacaktı.

Peki, asıl panik ne zaman başladı biliyor musunuz? Uzman ekiplerim, yani partimizin görevlendirdiği uzman ekipler, bu konuda yıllarını vermiş uzman ekiplerimizin Hazine'den çalınan paranın peşine düştüğü an. O raporlar masama geldiği an, korkunç bir paniğe kapıldılar. Devletin Hazine'sinden çalınan paranın toplamının 418 milyar dolar olduğunu saptayınca, karalama kampanyaları ve suikast tehditleri gelmeye başladı. Ha ben korktum mu? Vız gelir tırıs geçer, Bay Kemal asla ve asla geri adım atmaz. Kale gibiyiz, sur gibiyiz, yiğit gibiyiz; asla ve asla geri adım atmayacağız. Neleri varsa, her şeyleri ile gelsinler, asla geri adım atmayacağız, bir milim bile geri adım atmayacağız.

Şimdi bu vesileyle devletimizin temel kurumlarından birisi olan Sayıştay'a ve Sayıştay'ın onurlu denetçileri ne seslenmek istiyorum: Çünkü bütçeyi yapan Meclis, Meclis'in bütçesini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleyen de Sayıştay kurumudur. İktidara geldiğimizde o raporlarınızda, yani yazdığınız raporlarda 418 milyar doları görmezsem görevinizi layıkıyla yerine getirmemişsiniz demektir. Bir daha söylüyorum: 418 milyar doları raporlarınızda görmezsem, görevinizi yerine getirmemişsiniz demektir. Açıkça, milletimin önünde açıkça ifade ediyorum: Vallahi de billahi de raporda görmezsem, yakarım sizleri!

Çok değil,3,5 ay sonra iktidara geldiğimizde kendi raporlarımızı, sizin raporlarınızla karşılaştıracağım; kim görevini yapmış, kim yapmamış, orada görevini yapanı da yapmayanı da göreceğiz ve size, Sayıştay'a son bir şans vermek için onlardan randevu talep edeceğim. Gideceğim ve baş başa görüşeceğim, şimdi konuştuklarımın daha ayrıntılısını onlarla konuşacağım.

Son bir Bay Kemal uyarısı daha yapmak istiyorum: Beytülmale dokunan yanacaktır! Bir daha ifade ediyorum: Beytülmale dokunan yanacaktır!

Bu vesileyle halkıma buradan, bu konuyla ilgili bir taahhütte bulunmak istiyorum. Bu konuyla ilgili milletime, halkıma bir taahhütte bulunmak istiyorum: Çeteleri temizleme, devlet hazinesinden sülükleri, parazitleri temizleme operasyonu başlamadan önce Ankara'ya dev bir dijital pano kurduracağım. Adı “çetemetre” olacak. Halktan çalınan ve geri aldığımız her doları bu panoda görecek Ankaralılar da bütün Türkiye de. Vatandaştan çalınan 418 milyar doları burada görünceye kadar, o para devletin kasasına girinceye kadar asla ve asla durmayacağım.

Onların Türkiye'deki mal varlıkları, yurtdışına kaçırdıkları, aile bireylerine transfer ettirdikleri, akrabalarına verdikleri; çaycıya şoföre gizlettikleri her kuruşun ama her kuruşun peşine düşeceğim. Bakınız şurada önemli bir önemli bir ofisin kurulması kararı alındı. Burada “Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi”ni kuruyoruz, bunu boşuna kurmuyoruz. Söz veriyorum; kediye, köpeğe aldıkları tasmalara beytülmalden 1 kuruş harcanmışsa, onu bile geri alacağım.

Ben bunu söyleyince trollerine hemen şunu yazdırtıyorlar: "Hani sen helalleşecektin, nedir bu" diyorlar. Benim helalleşeceğim haksızlık yapılanlardır. Kime haksızlık yapıldıysa, güç sahibi devlet veya ben veya herhangi birimiz bir kişiye haksızlık yaptıysa onunla oturup helalleşeceğim. Dolayısıyla Roboski ile helalleşeceğiz, Ali İsmail Korkmaz'ın ailesiyle helalleşeceğiz, Soma ile helalleşeceğiz. Başı kapalı kızlarımıza haksızlık yapıldığı için, biz o dönemde suskun kaldığımızdan dolayı onlarla da helalleşeceğiz.

Liste uzun, saymayayım. Bizim arsız ve hırsıza muamelemiz çok ama çok açık ve çok nettir. Vuracağız neşteri, alacağız devletin malını geriye; bu kadar açık. Seçimin ertesi gününde onların telefonları acı acı çalacak. Açtıkları telefonun ucunda bir ses duyacaklar: Ben Kemal, geliyorum!..

Editör: Haber Merkezi

Haber Yorumları

Habere Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yükleniyor
yukarı çık