Erdoğan'ın açıklaması öncesi Reuters haber ajansı, Merkez Bankası'nın politika faizi olan ve yüzde 8,25 seviyesinde bulunan bir haftalık repo faiziyle yaptığı piyasa fonlamasını kestiğini ve bankaları gecelik piyasaya yönlendirdiğini yazmıştı. Haber sonrası Dolar/TL kuru 7,15'in altına gerilemişti. BBC Türkçe'nin haberine göre,
Türk Lirası 2020'de Amerikan Doları karşısında yüzde 20'den fazla değer kaybetti.
Doların seyrine dair merak edilen beş soruyu, Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Refet Gürkaynak'a sorduk.
Dolar neden yükseliyor?
Liranın değer kaybetmesinin sebebi para politikamızın enflasyona yol açması. Türkiye'de lira ucuzluyor, biz buna doların pahalılanması diyoruz. Para politikamız, faizi enflasyonun altında tutuyor. Dolayısıyla TL ile yaptığınız yatırımların getirisi enflasyon altında eziliyor. Bunun olduğu bir ortamda döviz kurunu tutabilmek söz konusu değil.
Durumun Londra, New York'un yaptığı birşey ile ilgisi yok çünkü Türkiye'de yabancı yatırımcı kalmadı. Şu anda olan, Türkiye'deki yerleşik insanların kendileri için doğru olduğunu düşündüklerinin sonucu. Türkiye'deki mevduatın yarıdan fazlası döviz cinsine döndü. Bu kendileri bakımından yanlış birşey değil. Şu anda gördüğümüz gibi döviz tutuyor olmak enflasyona karşı koruyor, çünkü enflasyonla beraber kur yükseliyor.
Peki neden şu anda oluyor? Bunun "acıklı" bir cevabı var çünkü aslında bu çok iyi anlaşılmış bir mekanizma ve artık olması gerekmiyor. Siz eğer bu şekilde enflasyona yol açacak para politikası izliyorsanız, yani Merkez Bankamızın yaptığı gibi ortalığa para saçıyorsanız ve hükümetimizin yaptığı gibi bankalara kredi verdirterek ortalıktaki Türk Lirası miktarını arttırıyorsanız, paranız diğer paralar karşısında değer kaybeder.
Fakat çeşitli nedenlerle bu istenmiyor. Merkez Bankası bir eliyle lira çıkartıyor ortaya. O lirayı alanlar da bir noktada "Bu paranın değeri kuş olacak, en azından değerini koruyacak döviz alayım" diyorsa, kendin zaten dövize talep yaratıyorsun. O talep döviz fiyatını yükseltmesin diye "ben satacağım" dediğiniz zaman, rezervlerinizi satmaya başlıyorsunuz.
O kadar büyük bir rezerv zaten yok, ama bu hızla satıldığı zaman bu rezervler, Merkez Bankası bir takım "yaratıcı işler" yapmaya başlıyor. "Bankalardan borç alayım, borç gibi gözükmesin, aldığım taraf bilançomda gözüksün, geri ödemem gereken kısmı bilanço dışında kalsın" gibi illegal olmayan ama anlayanın, "sen bunu yapıyorsun" dediği, ama bilançoya rezerve bakmaya alışıksanız eğer, o rezervleri biraz güzel gösteren işleri epey bir zamandır yapıyor.
Bunlar devam edemeyecek şeyler. Bunun sonunun olmak zorunda olduğunu görüyorsunuz. Merkez Bankası ve kamu bankaları vazgeçtiler müdahale etmekten.
Peki neden şimdi geldi sonu? Bilmiyorum. Ama devam edemeyecek şeyler devam edemiyorlar.
Dolar dünyada da yükseliyor mu?
Şu anda tamamen Türkiye'ye has bir durum.
Dünya genelinde dolar aslında değer kaybediyor.
Euro'ya da başka birçok paraya karşı da dolar, hafif hafif değer kaybediyor.
Halbuki Türkiye'de, Euro'ya Yen'e karşı da yine aynı şey oluyor. Dolar'a değil, Lira'ya birşey oluyor. Türkiye'den kaynaklı birşeyden bahsediyoruz.
Dolar yükselmeye devam eder mi?
Menkul kıymet fiyatlarıyla ilgili bu şekilde öngörüde bulunmak kolay değil. Şunu söylemek mümkün, Türkiye'de enflasyon düşmeden lira değer kaybetmeye devam edecek. Bunun orta vadede doğru olmak zorunda olduğu aşikar.
Ama yarın, haftaya yükselmeye devam eder mi? Piyasa dinamiklerinde özellikle para politikası tepkisine bağlı. Merkez Bankası çıkıp "Ortaya para atmaktan vazgeçtim, Lira'yı kıymetlendireceğim, yani faiz arttıracağım" derse, en azından liranın daha da değer kaybetmesine engel olabilir.
Bunu yapmayacağım derse, belki biraz daha sopayla iş yapmak mümkün. Şu anda da gördüğümüz gibi bunun arkadan gelen zararı çok daha büyük aslında.
Ama aklı başında iktisat politikası yapacağımıza, bu aralar iyice vaka-i adiden olan "Bakın biz ne kadar akıllıyız, kimsenin düşünmediği şeyler yapıyoruz" diye bir garabet çıkartabilir miyiz? Olmayacak şey değil, olup durduğu için söylüyorum bunu. Ama olmamasını ummak gerekir.
Dolardaki artış Türk ekonomisini nasıl etkiler?
Kurun yukarı zıplamasının enflasyonu arttırıcı etkisi var çünkü ithal olarak aldığımız her şeyin fiyatı mekanik olarak artıyor. Bunun içinde çok önemli olanı enerji fiyatları çünkü biz enerjisinin hemen hepsini ithal eden bir ülkeyiz. Petrolü, doğalgazı ithal eden bir ülkeyiz. Bunlar üretimin her tarafına girdi olarak kullanılıyor. Enerji ve ulaşım fiyatlarının artması Türkiye'de enflasyonu genel olarak yükseltiyor. Dolayısıyla kurun yükselmesinin bir etkisi enflasyonun yükselmesi.
Bir diğer etkisi, Türkiye'de 2018 yılında kötü iktisat politikasının sonucu olan döviz cinsinden borçlu ama Lira cinsinden gelir elde eden bir alay şirket için geçerli. Şirketler geçtiğimiz iki yılda borçlarının bir kısmını kapattılar. Bunu toplam istatistiklerde görebiliyoruz. Ama hala büyük ölçüde döviz açısından borçlu durumdalar. Dolayısıyla döviz borcunuz varsa ve TL elde ediyorsanız, ödemeniz gereken dövizin Lira karşılığı birdenbire zıpladı gitti. Bu şirketlere büyük zararı var. Bu şirketlerin bir kısmı batıktı, bir kısmı batmamak için debeleniyordu. Onlar sıkı bir darbe yemiş oldular şu anda. Dolayısıyla Türkiye'nin üretici sektörlerine de zarar verecektir.
Bir tane iyi tarafı var; dış ticaret açığını kapatıyor olması. Lira ucuzladığı için yurtdışından Türkiye'ye talebi arttırıcı bir yönü var. Çok fazla değil maalesef. Şunu hemen göreceğiz, dış ticaret açığını hızlı kapatıyor Türkiye'de liranın değer kaybetmesi. Ama bu ihracatımız arttığı için değil, ithalatımız azaldığı için. Yurtdışından aldığımız şeyler bize pahalı geldiği için hemen almamaya başlıyoruz. Bunun bir tarafı "İthal bira içmesinler" falan; bu olabilir. Fakat bir tarafı da ithal girdileri almadığımız için yurtiçinde üretim yapamaz olmak, işsizliğin artması vs.
Bunlar yıkıcı şeyler elbette. Yurtdışına ihracatımız bu hızla artmıyor. Çünkü artık şunu biliyoruz, bizim ihracatımızın hassas olduğu şey döviz kurundan ziyade ihracat yaptığımız piyasaların bu büyük ölçüde Batı Avrupa demek, onların büyüme hızı. Oralarda işler iyi gittiği zaman hemen her döviz kuruyla ihracatımız artırıyor. Kötü gittiği zaman, TL istediği kadar değer kaybetsin, ihracat yapamıyoruz. Şu anda haliyle orda da işlerin gitmediği zaman.
Turizme etkisi var ama şu anda Türkiye'ye gelecek olan turistin birinci derdi "Euro 8'den mi 8,5'tan mı"dan ziyade, "uçağa binilir mi COVID ne olur" olduğu için o etkiler baskılanmış durumda.
Son olarak, bu Türkiye'de özellikle önemli ve iktisat politikasına çok fazla yön veriyor. Türkiye'de insanlar genel olarak "benim işim kötü gidiyor ama ülkede işler iyi gidiyor mu" sorusuna baktıkları temel gösterge döviz kuru. Doların yükselmeye başladığını gördüğünüz zaman "Gene oldu" demeye başlıyorsunuz.
Bu kuvvetli bir etki, hem iktisadi sonucu var. İnsanları kriz algısına ittiği için tüketimlerini kısmaya, işler kötü gitti davranışına itiyor. Hem de siyasi sonucu var çünkü bu memlekette iktisadi kriz oluyor, olduğu zaman da her zaman siyasi sonuçları da oluyor. Siyasetçiler de bunu biliyorlar. Kurun baskılanmaya çalışmasının önemli bir nedeni insanlara işlerin ne kadar kötü gitmekte olduğunu göstermemek. Bu yapılamaz hale geldi.
Doların düşmesi için neler yapılmalı?
Türkiye'de şu anda bir iktisat politikası yok. Beğeniyoruz beğenmiyoruz değil. Şu anda ne yapılmaya çalışılıyor veya şu anda yapılmaya çalışılan şey başarılı olursa bundan nasıl bir iyi sonuç bekleniyor denilirse buna cevap verebilecek hiç kimse yok.
Baktığınız zaman bir eliyle gaz yağıyla yangın çıkartıp diğer eliyle çay bardağıyla bunu söndürmeye çalışan bir iktisat politikası görüyorsunuz. Buna bakıp "bu sefer olmadı ama aslında olur" demek söz konusu değil. Elini gaz yağından çek ilk önce, sonra da şu karşıdaki yangını nasıl söndüreceksin onu söyle, sonra bu yangın bir daha nasıl çıkmayacak buna ilişkin 3 şey söyle ve bunların ikincisiyle birincisiyle baştan çelişmesin. Türkiye'de bunun eksikliği o kadar kuvvetli ki… Sadece Merkez Bankası şunu yapsın, BDDK'nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) Maliye'nin, adalet sisteminin bu şekilde işlediği, ekonominin ve siyasetin genel olarak böyle olduğu, Merkez Bankası ne yapsın?
Bıraksan, dünyanın en iyi Merkez Bankası olsa, "İstediğini yap, bildiğin gibi yap" desen yine yapabileceği son derece sınırlı. Siz eğer paranız diğer paralar karşısında değer kaybetmemesin istiyorsanız, paranızın insanlar gözünde kıymetli olmasını sağlamanız lazım. Bunu yapmanın yolu, bir şekilde dedirteceksiniz ki insanlara "Sen böyle yapma, Lira tutmak senin için daha iyi bir tasarruf". Diyecek ki vatandaş "eğer lira tutuyor olsaydım, öyle bir getiri elde edecektim ki enflasyondan fazla tasarruflarım bakımından yüceltecekti."
Demek yapılacak birinci iş faizi yükseltip lirayı matah bir şey haline getirmeniz lazım. "Ben lira tutayım, lira ile getiri elde edeyim, bu getiri beni enflasyondan koruyacağına göre şimdi artık dövize yönelmeme gerek yok, dövizimi satayım, lira alayım" demelerini istiyorsunuz. Mekanizma bu. Yapılabilir bir şey bu, ama bunu yapacak bir iktisat çerçevesi lazım.
Sadece kur sorunu, sadece Merkez Bankası sorunu, Türkiye'nin genel yönetişim sorununun yarattığı sorunların hepsinin birden su üstüne çıktığı bir an görüyoruz şu anda.
Editör: Veri Basın Haber Ajansı
Haber Yorumları
Yorum Yazın
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.