Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Türk Lirası çağrısı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalarda, "Ekonomide köklü bir değişimi adım adım hayata geçirdik" sözlerine yer vererek, Türk Lirası çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Ülkemiz, büyük ve güçlü Türkiye hedefi doğrultusunda, ekonomide kendi yolunu çizmiştir ve bu istikamette kararlılıkla yürümektedir. Türkiye’nin ihtiyacı faizi yükseltmek değil, yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı ve cari fazlayı artırmaktır” dedi.
T.C. Cumhurbaşkanlığı'ndan edinilen bilgilere göre; toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Sözlerime Gaziantep ve Mardin’de meydana gelen trafik kazalarında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum. Bu kazalarda ve Rize’de meydana gelen bir başka kazada yaralanan vatandaşlarımıza da Allah’tan şifa niyaz ediyorum. Gaziantep ve Mardin’deki elim kazalar tüm boyutlarıyla soruşturulmaktadır.
Biz ülkemizin dört bir yanında vatandaşlarımız güvenle, konforla, hızla istedikleri yerlere gidebilsinler, lojistik hizmetleri kesintisiz sürdürebilsin diye Cumhuriyet tarihinin en büyük ulaştırma yatırımlarını yaptık. Buna rağmen böyle akıl almaz facialarla karşılaşmaktan dolayı üzüntülüyüz. Yapılan soruşturmalar neticesinde failler hakkında gereken işlemler elbette yapılacaktır. Bununla kalmayacak, benzer kazaların bir daha yaşanmaması için trafik ve araç güvenliği başta olmak üzere her alanda ihtiyaç duyulan tedbirleri belirleyerek süratle uygulamaya geçireceğiz. Attığı her adımı ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesine göre belirleyen bir hükûmet olarak, önce insan anlayışıyla bu meselenin de üstesinden gelmekte kararlıyız. Araçla veya yaya olarak trafiğe çıkan vatandaşlarımızı bir kez daha kuralları harfiyen riayet etmeye, can ve mal güvenliklerini tehlikeye atacak her türlü davranıştan uzak durmaya davet ediyoruz. Tabii bu vesileyle burada ciddi manada mağduriyetler de söz konusu, bunun için de gerek devlet olarak 250+50 Aile Sosyal Politikalar Bakanlığımız ve bunun yanında firmanın da 250 desteği ile bu olayda hayatını kaybeden kardeşlerimizin ailelerine destek sağlamış oluyoruz.
Rabbimden ülkemizi ve milletimizi her türlü kazadan, afetten, musibetten muhafaza eylemesini diliyorum.
Son Kabine Toplantımızdan bu yana ülkemizi ve milletimizi yakından ilgilendiren pek çok çalışma gerçekleştirdik.
Yüksek Askerî Şûra Toplantımızda Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerimizdeki terfileri görüşüp karara bağladık, ardından da görevlendirmeleri yaptık. Şanla, şerefle yürüttükleri görevlerini başarıyla tamamlayarak emekliye ayrılan tüm komutanlarımıza ülkemize olan hizmetleri dolayısıyla şahsım ve milletim adına teşekkür ediyoruz. Yeni rütbeleri ve görevleriyle ülkemize çok önemli hizmetlerde bulunacaklarına yürekten inandığımız subaylarımıza da Rabbimden başarılar diliyoruz.
Bilindiği gibi salgın döneminde şehir ziyaretlerimizi seyrekleştirdiğimiz için pek çok ilimize iki üç yıldır gitme imkânı bulamamıştık. Bir süredir hafta sonlarını mümkün olduğu kadar şehir ziyaretlerimizle değerlendirmeye gayret gösteriyoruz.
Bu çerçevede 6 Ağustos’ta Kocaeli’ni ziyaret ettik. Bu ziyaretimizde önce bu şehrimize değer katan iş dünyamızla bir araya geldik, ardından da toplu açılış töreninde vatandaşlarımızla buluşup hasret giderdik. Bizleri bağrına basan vatandaşlarımızla hasbihal etmenin yanında, yatırım tutarı 8,5 milyar lirayı geçen yüzlerce eserin de toplu açılış törenini gerçekleştirdik.
“ÜLKEMİZİ HAK ETTİĞİ YERE ÇIKARMA MÜCADELEMİZİ BAŞARIYA ULAŞTIRACAĞIZ”
Dünyanın en yaygın altıncı diplomatik misyonuna sahip ülkesi olarak her yıl büyükelçilerimizi ülkemizde bir araya getirerek kapsamlı istişareler yapıyor, beraberce yeni hedefler belirliyoruz. Bu yıl “2023 ve Ötesinde Akil ve Müşfik Türk Diplomasisi” temasıyla düzenlenen toplantı vesilesiyle 8 Ağustos’ta büyükelçilerimizle geçmişten bugüne uzanan ve geleceği kucaklayan bir ufuk turu yaptık. İnşallah, ‘dünya beşten büyüktür’ diyerek ifade ettiğimiz küresel yönetim sistemindeki değişimde, ülkemizi hak ettiği yere çıkarma mücadelemizi diplomatlarımızla birlikte başarıya ulaştıracağız.
Aynı gün akşam Hüseyin Gazi Vakfı Dergâhında Alevi Bektaşi vatandaşlarımızla birlikte Muharrem Orucu’nu açtık, kendileriyle muhabbet ettik. Türkiye’nin ve Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğümüz canlarımızla önümüzdeki günlerde daha yakın, hasbi ve ortak değerlerimize odaklı çalışmalar yürüteceğiz.
Dünyanın önde gelen deniz sondaj filosu sahibi bir ülke hâline geldiğimizin somut örneklerinden olan Abdülhamid Han Gemimizi 9 Ağustos’ta Mersin Taşucu’ndan Antalya Gazipaşa açıklarındaki görev yerine uğurladık. Karadeniz’de keşfettiğimiz 540 milyar metreküplük doğal gaz sevincimizi yeni müjdelerle taçlandıracağıma inandığımız bu sondaj gemimiz, aynı zamanda Akdeniz’deki haklarımızı ve çıkarlarımızı savunma irademizin de bir sembolüdür.
Bu güzel uğurlama töreninin ardından Akkuyu’daki nükleer santral inşaatımıza giderek incelemelerde bulunduk. İnşallah, bu santralin ilk ünitesini önümüzdeki yıl devreye alarak ülkemizi enerjide dışa bağımlılıktan kurtarma yolunda yeni bir adım daha atacağız.
Aynı gün akşam saatlerinde de Konya’da düzenlenen 56 farklı ülkeden sporcunun iştirak ettiği 5. İslami Dayanışma Oyunları’nın açılışını yaptık. Azerbaycan Cumhurbaşkanı değerli kardeşim İlham Aliyev başta olmak üzere çok sayıda devlet ve hükûmet başkanının da açılışına katıldığı İslami Dayanışma Oyunları’nın sporun dostluğu ve kardeşliği birleştirici, bütünleştirici, tahkim edici vasfına katkıda bulunmasını diliyorum.
Balkanlar’daki dost ve kardeşlerimizle yakın ilişkilerimizi sürdürmeye, bilhassa bölgede kırılganlığın arttığı şu dönemde özel önem veriyoruz. Bu kapsamda 10 Ağustos’ta Arnavutluk Başbakanı Sayın Edi Rama’yla bir araya geldik. İnşallah, Eylül’ün ilk haftasında da üç ülkeyi kapsayan bir Balkan turuna çıkacağız. Aynı gün Slovenya Cumhurbaşkanı Sayın Pahor’u ülkemizi resmî ziyareti vesilesiyle Külliyemizde misafir ettik.
“SINIRLI SU KAYNAKLARINI VERİMLİ ŞEKİLDE KULLANMAK İÇİN BARAJ İNŞASINA ÖZEL ÖNEM VERİYORUZ”
Türkiye’nin sınırlı su kaynaklarını en etkin ve verimli şekilde kullanmak için baraj inşasına özel önem veriyoruz. Son 20 yılda ülkemize kazandırdığımız 605 yeni hidroelektrik santraliyle baraj sayımızı 703’e çıkararak bu doğrultuda önemli mesafeler kat ettik. Sulama ve içme suyu amaçlı barajlarla bu sayının 930’u bulduğunu da belirtmek isterim. Yaptığımız yatırımlar sayesinde ülkemizi hidroelektrik güç bakımından dünyada dokuzuncu sıraya yükselttik. Su depolama kapasitemizi 180 milyar metreküpün üzerine çıkartarak hem kuraklığa, hem de sel baskınlarına karşı önemli bir altyapı kurduk. Devlet Su İşlerimizin düzenlendiği bir törenle 11 Ağustos’ta 34 hidroelektrik barajını daha hizmete alarak bu alandaki gücümüzü daha da arttırdık. Resmen hizmete aldığımız barajlarımızın bir kez daha ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
İstanbul Medeniyet Üniversitemizin 1 milyon kitap kapasiteli yeni kütüphanesinin açılışı 12 Ağustos’ta yaparken, ülkemizin kütüphane atılımıyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapma imkânı da bulduk. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içindeki Millet Kütüphanesi’nin artık ülkemiz sınırlarını da aşan prestiji bize doğru istikamette gittiğimizi işaret ediyor.
Önceki hafta sonunda il ziyaretimizin durağı Çorum’du. Burada hem yatırım bedeli 3 milyar 263 milyon lirayı bulan eser ve hizmetlerin resmî açılışını yaptık, hem de Sungurlu Organize Sanayi Bölgesi’nde inşasına başlanan çok önemli bir savunma sanayi projesinin temelini attık. Üç ayrı fabrikadan oluşan ve ilk etabını 2023 Mayıs’ında hizmete almayı planladığımız 6 milyar liralık bu yatırım, yılda 2 milyar liralık katma değer üreterek cari açığımızın azalmasına 4 milyar lira katkıda bulunacaktır. Makine ve Kimya Endüstrisi Şirketimizin teknoloji ve bilgi birikimi desteğiyle kurulan bu tesis, her şeyiyle yüzde 100 yerli ve millî bir eser olacaktır.
Aynı gün akşam Nevşehir’de Hacı Bektaşi Veli Anma Programı’nda Hünkârın, ‘Bir olalım, iri olalım, diri olalım’ tevhidini cem olduğumuz canlarla paylaştık. Hazreti Hünkâr’ın ‘Gelin canlar bir olalım’ çağrısına milletimizin, İslam âleminin ve dünyanın her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu bir dönemde Hacıbektaş’tan verdiğimiz mesajların tüm gönüllerde makes bulduğuna inanıyorum.
Malezya Kralı Sayın Sultan Abdullah’ın 16 Ağustos’ta ülkemize yaptığı resmî ziyareti iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesi bakımından tarihî bir dönüm noktası olarak değerlendiriyorum. Ve dün akşam da ailece birlikte İstanbul’da bir arada olduk ve oradan da yine hem iki ülke arasında bundan sonra atacağımız adımların da müzakeresini birlikte yaptık.
“TAHIL KRİZİNİN ÖNÜNE GEÇECEK MEKANİZMANIN KURULMASI BİZİM GAYRETLERİMİZLE MÜMKÜN OLMUŞTUR”
Dünyanın en önemli kriz başlığı olan Rusya-Ukrayna Savaşı, ülkemizle birlikte tüm insanlığı ilgilendiren sonuçlar doğuran etkileriyle devam ediyor. Türkiye olarak bu savaşın önce önüne geçmek, ardından da barışla sonuçlanması için her türlü gayreti gösterdiğimize herkes şahittir. Tahıl krizinin önüne geçecek mekanizmanın kurulması da yine bizim gayretlerimizle mümkün olmuştur. Dünya tahıl üretiminin üçte birinden fazlasını Rusya ve Ukrayna’nın gerçekleştirdiği göz önüne alındığında, sadece Ukrayna tahılının ülkemiz üzerinden dünyaya gönderilmeye başlaması bile insanlık için başlı başına kritik bir gelişmedir.
Ülkemizin Rusya-Ukrayna krizinde sergilediği dengeli, barışçıl ve çözüm odaklı yaklaşımın önümüzdeki günlerde diğer alanlarda da müspet neticelere tahvil edilmesi için gayretlerimizi sürdürüyoruz. Ağustos’un beşinde Soçi’de Sayın Putin’le bu konunun yanı sıra, iki ülke ilişkilerini, bölgemizdeki diğer gelişmeleri ve elbette Ukrayna savaşını enine boyuna konuşma-görüşme imkânı bulmuştuk. Geçtiğimiz Perşembe günü de Ukrayna’ya giderek Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Guterres’in de katılımıyla benzer bir görüşmeyi Sayın Zelenski’yle birlikte yaptık. Amacımız, inşallah uzak olmayan bir tarihte Sayın Putin ile Sayın Zelenski’yi de ülkemizde bir araya getirerek bu krizi kökünden çözecek yolu açmaktır.
Cuma günü İstanbul Esenler’de ülkemizin en büyük kentsel dönüşüm projesinin ilk etabının konut teslim töreninde vatandaşlarımızla bir araya geldik. Bu töreni, ülkemizin yakın tarihindeki en büyük felaketi ve acısı olan 17 Ağustos 1999 depreminin 23. yıldönümünde kayıplarımızı andığımız günlerde gerçekleştirmiş olmamızı ayrıca anlamlı buluyorum. Esenler’deki 60 bin konutluk kentsel dönüşüm projesi, konutları, eğitim ve ibadet kurumları, yeşil alanları, her türlü sosyal ve kültürel ihtiyacı karşılayacak alanlarıyla gerçekten İstanbul’a yakışır bir eserdir. Zemin+3 veya 4 gibi apartmanlardan oluşan bu eserlerimizle inanıyorum ki oraya gelecek vatandaşlarımız bizlere çok çok dualarda bulunacaktır.
İnşallah TOKİ ve Esenler Belediyemizin iş birliğiyle yürütülen, yılsonuna kadar 5 bine yaklaşacak konut teslimine ulaşacak bu projeyi etap etap süratle tamamlayacağız.
Cumartesi günkü il ziyaretimizin adresi Manisa idi. Burada önce bir üzüm bağında üreticilerimizle hasbihal ettik, ardından da toplu açılış töreninde Manisalı vatandaşlarımızla bir araya geldik. Tabii hasbihal ederken beklentilerini de sorduk ve bu beklentilerin ardından da meydanda fiyatı açıkladık. Şehrimize kazandırdığımız 4 milyar 665 milyon liralık eser ve hizmetlerin resmî açılışını yaparken, kuru üzüm alım fiyatını da kilogramda 27 lira olarak açıklayarak üreticilerimize müjdemizi verdik.
Tabii burada birer ikişer cümleyle ifade ettiğimiz hususların dışında gerçekleştirdiğimiz çok sayıda ikili görüşme, toplantı ve programla ülkemize hizmet edecek, milletimizin beklentilerini karşılayacak çalışmalar yaptık.
Bugün basın toplantımızın ardından Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademimizin Mezuniyet Töreni’ne iştirak edeceğiz.
Yarın Filistin Devlet Başkanı Sayın Abbas’ı misafir edecek, Çarşamba günü Müteahhitler Birliği’nin ödül törenine katılacağız. Perşembe günü Ahlat’tayız, Cuma günü Malazgirt’te olacağız. Sayın Bahçeli’yle birlikte bu iki önemli programımızı inşallah gerçekleştireceğiz. Anadolu’yu bizlere vatan olarak bırakan ecdadımızı yâd edeceğiz. Cuma namazımızı inşallah Malazgirt’te kılacağız. Diyanet İşleri Başkanımızın imametinde inşallah Cuma namazımızı orada ifa edeceğiz.
“BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE’NİN İNŞASI YOLUNDA DURMADAN, DURAKSAMADAN ÇALIŞMAYA, DEVAM EDECEĞİZ”
Önümüzdeki haftanın ilk gününü de Büyük Taarruz’un 100. yılının heyecanını Kütahya ve Afyonkarahisar’daki programlarda vatandaşlarımızla birlikte yaşayacağız.
Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda durmadan, duraksamadan çalışmaya, eser ve hizmet üretmeye, mücadeleye kesintisiz devam edeceğiz.
Türkiye geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız güçlü altyapının üzerinde hem asırlara sâri kayıplarını telafi etme, hem de hedeflerine ulaşma yolunda kritik bir dönemeçten geçmektedir. Bu seviyeye gelene kadar vesayetten terör örgütlerine, darbecilerden ekonomik tetikçilere kadar karşımıza her türlü engeli çıkardılar, her yolu denediler. Millî iradenin üstünlüğünü tesis edip vesayeti etkisizleştirmek, sınırlarımızın ötesine geçen harekâtlarımızla terör örgütlerinin başını ezmek, darbecilere ülkeyi dar etmek suretiyle hamdolsun mücadelemizin önemli bir kısmını kazandık.
Son dönemde ülke ve millet olarak bizi en çok zorlayan konunun ‘faiz-kur-enflasyon’ denklemiyle sınandığımız ekonomi alanı olduğu bir gerçektir. Dünyadaki gelişmeleri ve ülkemizin gücünü dikkate alarak ekonomimizi mahvetme tehdidi gibi açık ve alçak bir saldırıya maruz kaldığımız 2018’den itibaren bu alanda yeni programı hayata geçirmeye başladık. Ülkemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyütme esasına dayanan bu programın teorik arka planının ve uygulamadaki mantığının anlaşılması biraz vakit aldı.
“EKONOMİDE KÖKLÜ BİR DÖNÜŞÜMÜ ADIM ADIM HAYATA GEÇİRDİK”
Biz ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, nasıl yapacağımızı gayet iyi bildiğimiz için bu tür tartışmalara kulak asmadan işimize baktık, ekonomide köklü bir dönüşümü adım adım hayata geçirdik. Bizim yıllar önce yaptığımız önceliği istihdama ve üretime verme tercihine bugün gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyanın da yönelmeye başladığını görüyoruz. Elbette mandacı iktisatçılar programı kötülemek için hâlâ dünyadaki örnekleri görmezden gelmeye, verilerin yarısını anlatıp diğer kısmının üzerini örtmeye, yatmaya devam ediyor. Akıl ve vicdan sahibi iktisatçılarımız ise; detaylara ilişkin kimi eleştirilerini söylemekle birlikte programımızın mantığını ve amacını biraz mahcup ifadelerle olsa da takdir ediyor.
Her şeyden önce şu hususun altını tekrar çizmek isterim: İktisat teorileri ve uygulamaları fizik ve matematik bilimleri gibi her yerde geçerli kuralları, formülleri, denklemleri olan konular değildir. Bu alana ilişkin teoriler ve uygulamalar her ülkenin, her toplumun şartlarına, kültürüne, birikimine, kabiliyetine, gücüne göre değişiklik gösterir. Yani bir ülkede başarılı olan bir modelin diğerinde de aynı sonucu vereceğinin garantisi yoktur. Kendi eğitimlerine ve donanımlarına göre ülkemizde ısrarla belirli iktisat modellerinin uygulanmasını isteyenlerin fanatizmi akılcılıklarından değil tembelliklerinden veya gerideki başka çıkar ilişkilerinden kaynaklanır. Biz bu hakikatleri bildiğimiz için birilerinin ne dediğine değil ülkemizin neye ihtiyacı olduğuna, milletimize verdiğimiz sözleri nasıl yerine getirebileceğimize bakıyoruz.
“BUGÜN YAŞADIĞIMIZ ENFLASYON, KÜRESEL GELİŞMELERİN TETİKLEDİĞİ DENGESİZ FİYAT HAREKETLERİNİN SONUCUDUR”
Bugün itibariyle bütün dünya yüksek enflasyon gerçeği ve işsizlik tehdidiyle boğuşuyor. Türkiye ise, kendi ekonomik modeli sayesinde tarihinin en yüksek üretim, ihracat ve istihdam seviyelerine ulaşarak bu iki tehditten asıl yıkıcı olanın üstesinden gelmeyi peşinen başarmıştır.
Enflasyon rakamlarımızın nominal olarak çok yüksek seyretmesi elbette üzüntü vericidir. Ama burada asıl dikkat edilmesi gereken, enflasyon düzeyinin genel ekonomi üzerinde yol açtığı sonuçlardır. Biz enflasyon rakamlarının insanlarımızın hayatındaki olumsuz etkilerini her kesimin gelir seviyesini yükselterek bertaraf etmeye çalışırken, aynı zamanda enflasyonu düşürecek tedbirleri de alıyoruz. Buna karşılık uzunca bir süredir enflasyonsuz ekonomik iklimde yaşamaya alışmış ülkelerde bizimkiyle mukayese edildiğinde daha küçük gözüken oranların etkileri çok daha derin ve yıkıcı hissediliyor.
Ülkemizde yaklaşık 1 yıldır yaşadığımız yüksek enflasyonu 1994 ve 2001 krizleriyle karşılaştırmak sadece bize değil vatandaşlarımıza da yapılmış bir büyük haksızlık olur. Çünkü bugün yaşadığımız enflasyon bütçe ve işsizlik kaynaklı değil küresel gelişmelerin tetiklediği dengesiz fiyat hareketlerinin sonucudur, yani maliyet odaklı enflasyondur. Fiyatların artması istenmeyen bir durum olmakla birlikte, bütçenin güçlü, üretimin dinamik, istihdamın yüksek olduğu bir ortamda üstesinden gelinmesi mümkün bir sorundur.
Geçmişte ülkemizi dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi finansal dalgalanmalar ve varlık hareketleri üzerinden soymayı alışkanlık hâline getirenler, bizi aynı yola sokmak için canhıraş bir gayret içindedirler. Ama ülkemiz büyük ve güçlü Türkiye hedefi doğrultusunda ekonomide kendi yolunu çizmiştir ve bu istikamette kararlılıkla yürümektedir. Türkiye’nin ihtiyacı faizi yükseltmek değil yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı ve cari fazlayı artırmaktır. Gelişmiş ülkelerdeki bizden daha derin farklar içeren politika faizleriyle enflasyonları arasındaki ilişkiye hiç bakmayıp Türkiye’deki durumu felaket tellalı edasıyla anlatanların niyetleri başkadır.
“BUGÜN TÜRKİYE, HER ALANDA BİR BAŞKA LİGİN, BİR BAŞKA DÜNYANIN OYUNCUSUDUR”
Bugünkü ekonomi programımızı 10 yıl önce, 15 yıl önce, 20 yıl önce belki bu cesaret ve kararlılıkla uygulamayabilirdik. Çünkü o dönemlerde siyasi ve askerî gücümüz gibi, ekonomik altyapımız da henüz böyle bir politikayı destekleyecek seviyede değildi. Ama bugün Türkiye, her alanda bir başka ligin, bir başka dünyanın oyuncusudur. Kendi krizlerinin yükünü azaltmak için bizim politikamıza benzer ve hatta daha ileri adımlar atan gelişmiş ülkeler görüyoruz. Aynı ülkelerdeki kimi çevrelerin Türkiye gibi potansiyellerini en üst seviyede kullanmaya başlayan yerlere karşı eski politikaları dayatmaları ise, iyi niyetlerinden değil kendi çıkarlarının derdine düşmelerinden kaynaklanıyor. Hiç kimse kusura bakmasın, o eski Türkiye artık geride kaldı. Biz tıpkı güvenlik politikalarımız gibi, enerji politikalarımız gibi, sanayi politikalarımız gibi, sosyal politikalarımız gibi ekonomi politikamızı da kendi ihtiyaçlarımıza ve çıkarlarımıza göre belirlemeyi sürdüreceğiz.
Geçtiğimiz 20 yılda yaptığımız her eğitim yatırımı, her sağlık yatırımı, her ulaştırma yatırımı, her enerji yatırımı, her tarım yatırımı, her teknoloji yatırımı, velhasıl inşa ettiğimiz her altyapı işte bugünler içindi. Bu yatırımları küresel finans baronlarına daha çok kaynak aktarmak için değil değerli kardeşlerim, kendi vatandaşlarımızın hayat seviyesini yükseltmek, geleceğini güçlendirmek için yaptık. Bugüne kadar 650 milyar dolarlık bir yatırımla ülkemizin konut altyapısının üçte ikisine yakınını yeniledik. Bugüne kadar 184 milyar dolara yakın bir yatırımla ülkemizin ulaşım altyapısını kendisinin ve bölgesinin ihtiyaçlarını karşılayacak hâle getirdik. Bugüne kadar 250 milyar dolarlık bir yatırımla ülkemiz yollarında dolaşan taşıtları yeniledik, çoğalttık. Bugüne kadar 100 milyar doların üzerinde bir yatırımla ülkemizin kurulu enerji gücünü hedeflerine uygun bir seviyeye çıkardık. Bugüne kadar sanayicilerimiz 1,5 trilyon dolarlık bir yatırımla makine ve ekipman altyapılarını yenilediler, güçlendirdiler. Velhasıl diğer alanlarla birlikte toplamda 3,5 trilyon dolarlık bir yatırımla her alanda ülkemizi bugünlere hazırladık. Şimdi bu emeklerin, bu çabaların, bu fedakârlıkların, bu gayretlerin neticesini alma vaktidir. Şimdi tüm unsurlarıyla büyük, güçlü, müreffeh, özgür Türkiye’yi hızla inşa etme vaktidir. Şimdi bizden sonraki nesle bırakacağımız en büyük miras olan 2053 vizyonumuzu şekillendirme vaktidir. Çevreden ulaştırmaya, enerjiden sanayiye, tarımdan konuta kadar pek çok alanda bu vizyonun sütunlarını yükseltmeye de başladık. Hiç kimsenin siyaset mühendislikleriyle, sinsi tuzaklarla, naftalin kokulu sosyal gerilim projeleriyle bizi bu hedefe ulaşmaktan alıkoymasına izin vermeyeceğiz.
“YENİ EKONOMİ MODELİMİZ ÇERÇEVESİNDE İSTİHDAMA, ÜRETİME, İHRACATA ODAKLANMAYI SÜRDÜRECEĞİZ”
Biz yeni ekonomi modelimiz çerçevesinde istihdama, üretime, ihracata odaklanmayı sürdüreceğiz. Türkiye’nin yeniden yarım asrı aşkın süredir oynanan oyunlarla sıcak para sömürgesi hâline dönüştürülmesine rıza göstermeyeceğiz. Bizim ekonomi modelimizde yatırım yapan kazanacak, çalışan kazanacak, ticaret yapan kazanacak, bunların hasılasıyla da devlet kazanacak, bütçe kazanacak.
Hükûmete geldiğimiz günden beri üzerinde titizlikle durduğumuz bütçe disiplininden bundan sonra da asla taviz vermeyeceğiz. Ülkenin kazancını devletinin kazancına dönüştürüp, bunu da millete eser olarak, hizmet olarak, destek olarak aktarma kararlılığımızdan en küçük bir geri adım atmayacağız. Büyümeden istihdam ve ihracata, bütçe gerçekleşmelerinden, küresel ticaretten aldığımız paya kadar tüm rakamlar ekonomi programımızın öngörülerine uygundur.
Vatandaşlarımızdan ve iş dünyamızdan tek ricam; kendi ülkelerine ve dolayısıyla kendi paralarına güvenmeleridir. Tasarrufları kendi paramızla yaparken, döviz ve altın gibi alternatiflerdeki kazanımlara karşı koruyacak her türlü mekanizmayı oluşturduk. Artık hiç kimsenin sadece parasının değerinden endişe ederek dövize ve altına yönelmesi için sebep kalmamıştır. Tasarruflarını hâlen döviz ve altında tutan vatandaşlarımızı buralardaki kazançlarını da garanti altına alan Türk Lirası mevduatlara dönmeye davet ediyorum. Kendi alın terimizle, kendi kaynaklarımızla kazandığımız parayı dövizde tutarak başkalarının suyunu değirmen taşımaya, altında tutarak hareketsiz bırakmaya hiçbirimizin hakkı olmadığına inanıyorum. Unutmayınız, hepimiz de aynı Türkiye gemisinin içindeyiz. Bu gemi hızla yol alırsa kazanan hepimiz olacağız. Bu gemi güvenlik gibi ekonomi üzerinden açılan deliklerden de su alarak batarsa hepimiz boğulacağız.
Kamu finans kuruluşlarından iş dünyamızı ve vatandaşlarımızı desteklemek için verdiğimiz düşük maliyetli Türk Lirası’nı götürüp dövize veya altına yatırmak, Türkiye gemisinde delik açmak demektir. Devletin üretimi ve istihdamı teşvik etmek için sağladığı kolaylıkları amacı dışında kullanmak, Türkiye gemisinde delik açmak demektir. Evine, arsasına, arabasına, stoktaki malına, verdiği hizmete, sattığı ürüne, enflasyonla ve girdi maliyetleriyle izahı olmayan fiyatlar koyarak piyasanın dengesini bozmak, Türkiye gemisinde delik açmak demektir. Sırf paradan para kazanmak adına yapabileceği yatırımı yapmamak, çalıştırabileceği işçiyi çalıştırmamak, üretebileceği ürünü üretmemek, satabileceği malı satmamak; Türkiye gemisinde delik açmak demektir.
“GIDADAKİ DENGESİZ FİYAT ARTIŞLARINA KARŞI KOOPERATİF MARKETLERİ DEVREYE SOKTUK”
Biz görünen ve görünmeyen yönleriyle tüm bu gelişmeleri harfiyen takip ediyoruz. Tespit ettiğimiz sorunların çoğunun hukuki değil ahlaki temelli olduğunu gördüğümüz için kimi yerde kamunun alternatif imkânlarını kullanarak, kimi yerde ikazlarımızı yaparak çözüm yolları arıyoruz. Mesela bu çerçevede piyasada denetimleri sıkılaştırdık, gıdadaki dengesiz fiyat artışlarına karşı kooperatif marketleri devreye soktuk. Dövize ve altına yönelen kredi akışlarının önünü kestik. Çay, fındık, buğday, arpa ve üzüm gibi tarım ürünlerine üreticilerimizin alın terinin hakkı olan alım fiyatları verdik, veriyoruz.
Bu vesileyle mısır üreticilerimize de bir müjde vermek istiyorum şimdiden. Toprak Mahsulleri Ofisimiz hasat dönemi inşallah yaklaşan mısır alım fiyatını destek hariç ton başına 5 bin 700 lira olarak uygulayacaktır. Mısır alım fiyatının üreticilerimize hayırlı olmasını diliyorum.
İşçiden memur ve emekliye kadar her kesimin ücret artışlarını yüksek tuttuk.
Düşük gelirli kesimlerin konut ihtiyacını karşılamak için 13 Eylül’de ayrıntılarını açıklayacağımız yeni bir atılımı da başlatıyoruz.
Otomobil piyasasındaki oyunları bozacak bazı tedbirleri aldık, gelişmelere göre yeni tedbirler alacağız.
İstihdamı, temel iş gücü eğitiminden uzmanlığa kadar her seviyede destekliyoruz.
Kamu çalışanlarının ek gösterge meselesinden sağlık çalışanlarının özlük hakları beklentilerine kadar pek çok konuyu çözdük.
Gençlerimizin umutlarını güçlendirecek her adımı atıyoruz. Bu çerçevede öğrencilerimizin stajlarını İnsan Kaynakları Ofisimiz bünyesinde kurduğumuz Ulusal Staj Programları’yla objektif kriterlerle gerçekleştirebilmesini sağladık. Bu yıl 100 bini aşkın öğrencimizin yararlandığı Ulusal Staj Programımızı daha da geliştiriyoruz.
Ayrıca, gençlerimizin üniversite ve bölüm tercihlerini yaparken daha isabetli karar vermelerine yardımcı olmak amacıyla danışman bilgi sistemini devreye aldık. Üniversiteden mezun olan gençlerimizin kamu ve özel sektörde donanımlarına uygun iş bulabilmelerini sağlamak için kurduğumuz kariyer merkezlerinin kapasitelerini güçlendiriyoruz.
Kamudaki işe alımlarda da Kariyer Kapısı Platformu üzerinden fırsat eşitliği, şeffaflık ve kullanım kolaylığı esasına dayalı bir hizmeti kullanıma sunduk.
Görüldüğü gibi hangi alana mercek tutarsak tutalım, her konuda mevcut kazanımlarına sahip çıkarak ülkemizi daha ileriye taşıyacak, tabii hâlihazırda yaşadığımız sıkıntıları da çözecek çalışmalar içindeyiz.
Hazine ve Maliye Bakanımız ile ekibi başta olmak üzere ekonomiyle ilgili tüm kurumlarımız, güçlü bir koordinasyon içinde sorumluluklarını yerine getirmektedir. İnşallah önümüzdeki yılın ilk aylarından itibaren hayat pahalılığıyla mücadele başta olmak üzere ekonomi programımızın olumlu etkileri daha ileriye götürülecek ve bu konuda kararlılığımız ispatlanacaktır. Vatandaşlarımızdan sadece sabır ve destek istiyoruz.
“DERS KİTAPLARININ YANI SIRA YARDIMCI KAYNAKLARI DA ÜCRETSİZ OLARAK ÖĞRENCİLERİMİZİN MASALARINDA HAZIR EDECEĞİZ”
Sözlerime son vermeden önce Kabine gündemimizdeki bazı hususlarla ilgili bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Üç hafta sonra 12 Eylül Pazartesi günü başlayacak olan 2022-2023 eğitim-öğretim yılına hazırlıklarımız yoğun bir şekilde devam ediyor. Son 19 yılda kesintisiz bir şekilde sürdürdüğümüz ücretsiz ders kitaplarımızın basımı ve dağıtımı tamamlandı. Paramızla kitap alamıyorduk, kitap bulamıyorduk, üst sınıflardaki abilerimizden –hep söylüyorum- teksir notlarını bile satın alamıyorduk. Ama şimdi kuşe kâğıtta basılı kitapları ücretsiz olarak her eğitim-öğretim yılının başında sıraların üzerinde yavrularımızın önüne koyuyoruz. Bu yıl bir iyileştirme daha yaparak ders kitaplarının yanı sıra yardımcı kaynakları da ücretsiz olarak okullar açıldığında öğrencilerimizin masalarında hazır edeceğiz. Dağıttığımız yardımcı kaynak tutarı bu yılkilerle birlikte 130 milyonu buluyor. Millî Eğitim Bakanlığımız tüm okullarımızın temizlik, kırtasiye, küçük onarım ve atölye gibi ihtiyaçlarına yönelik bütçeleri bu yıl doğrudan okullara gönderdi. Temizlik işlerinde çalışacak 60 bin kişi de okulların açılmasıyla görevlerine başlayacaklar.
Temel eğitimde 10 Bin Okul Projesi kapsamında 3 milyarlık bir bütçe kullanarak okullarımızda çok önemli iyileştirmeler gerçekleştirdik. Okul öncesi eğitimi de, yapımını tamamladığımız yaklaşık 1200 yeni anaokulu ile güçlendiriyoruz. Yılsonuna kadar bu sayıyı 3 bine tamamlayacağız. Bu nedenle 1 Eylül’de atamalarını yapacağımız 20 bin öğretmenin 7 bin 500’den fazlasını okul öncesi öğretmenliğe tahsis ettik.
Kitap sayını 28 milyondan 75 milyona çıkarttığımız kütüphanelerimiz yeni eğitim yılında öğrencilerimizle buluşacak. Yazın açtığımız bilim, sanat, matematik ve yabancı dil yaz okullarından yaklaşık 1 milyon çocuğumuz yararlandı.
Bu yaz yeni bir projeyle kapalı köy okullarını imar ederek ilkokul, anaokulu ve halk eğitim merkezini de içeren köy yaşam merkezleri hâline getirdik. Okulların açıldığı tarihe kadar inşallah 1500 köy yaşam merkezini faaliyete geçirmiş olacağız.
Eş durumu ve benzeri taleplerle özür tayinine müracaat eden öğretmenlerimize, başvuruların istisnasız tamamının karşılandığı müjdesini de vermek istiyorum.
Öğretmenlerimizin 60 yıllık büyük özlemi olan meslek kanunlarının çıkmasıyla birlikte uzman ve başöğretmenlik kadroluna 614 bin 446 başvuru oldu. Bu öğretmenlerimizin büyük bölümü gerekli eğitimleri tamamladılar. Yüksek lisans ve doktora yapmış olan 90 bine yakın öğretmenimiz, yapılacak sınavdan zaten muaflar. Diğer öğretmenlerimize sınavı boykot çağrısı yapılmasını en başta millî iradenin tecelligâhı olan Meclis’imize saygısızlık olarak görüyoruz. Daha önce de öğretmenler arasında ayrımcılık yaparak onlara hakaret edenlerin bu konudaki gayretlerinin ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Uzman ve başöğretmenlik sınavına girecek tüm öğretmenlerimize şimdiden başarılar diliyorum.
“AİLE HEKİMLERİMİZİN ÜCRETLERİNİ HASTA YÜKÜNE ORANTILI BİR MODELLE YENİDEN DÜZENLEDİK”
Sağlıkçılarımıza 14 Mart Tıp Bayramı’nda verdiğimiz sözlerin hepsini de birer birer yerine getiriyoruz. Bu çerçevede sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan personele yönelik saldırıları katalog suçlar kapsamına alan kanun değişikliği yapıldı. Mesleki Sorumluluk Kurulu oluşturularak hekimlerin mağduriyetine yol açan malpraktis sorunu çözüldü. Döner sermaye ek ödemesi uygulaması üniversite hastaneleri dâhil tüm sağlık kuruluşlarına teşmil ediliyor. Hekimlerin emekliliklerinde hak kaybına yol açan bordro sistemindeki düzenlemeyi 2008 sonrasını kapsayacak şekilde tamamladık. Sağlık kuruluşlarındaki uzman hekimlerimizin hastalara daha fazla vakit ayırabilmeleri ve daha kaliteli hizmet sunabilmeleri amacıyla 85 bin yardımcı personel kadrosu açtık.
Son olarak, hastanelerimizin hasta yükünü azaltan aile hekimlerimizin temel ücretlerini de, yine hasta yüküne orantılı bir modelle yeniden düzenledik.
Türkiye’nin en köklü sağlık reformlarını hayata geçirmiş bir yönetim olarak, son dönemde şikâyete konu olan sorunların tamamını da bu şekilde çözüme kavuşturmuş oluyoruz.
Bir müjde de kırsal kalkınma desteklerinden yararlanan üreticilerimize vererek sözlerimi bitirmek istiyorum.
Bilindiği gibi, kırsal kalkınma programının 11. çağrısı için projeler alınmaya devam ediyor. Programın kalan bütçesinden faydalanacak üretici sayısı artırmak amacıyla destek için gereken puan seviyesini 65’ten 30’a düşürüyoruz. Böylece 4 binin altında kalan desteklenecek proje sayısını 7 bin 714’e, yatırım tutarını da 5,5 milyar lirası hibe olmak üzere 10 milyar liraya yükselttik. Bu kararın da ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.”